Hulusi Yetkin
Geçen hafta yitirdiğimiz avukat, yazar, araştırmacı ve çok değerli kültür adamı Hulusi Yetkin, gururla söylemeliyim ki benim akrabamdı. Bende çok emeği olan sevgili Sabiha ablamın eşi, rahmetli teyzemin damadıydı.
1928 yılında Gaziantepte doğan Hulusi Ağabey, 2016 yılında, geçen hafta 88 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Babası Kamil Yetkin Antep Savaşı sırasında çok önemli bir görev olan ‘Cepheler Komutanlığı Özel Katipliği’ görevinde bulunmuş, varlıklı ve ünlü bir işadamıydı. Gaziantep Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yapmış, Gaziantep Ticaret Borsası kurulurken de ilk meclis başkanı olma ayrıcalığını yaşamıştı.
İlkokulu, efsane hoca Şakir Sabri Yener’in Başöğretmen’i olduğu, sonra benim de okulum olan Dayı Ahmet Ağa’da okudu.
Ortaokulu Gaziantep Lisesi Orta Kısmı’nda, liseyi ise zamanın en prestijli okulu Kabataş Lisesi’sini birincilikle bitirerek ‘Pekiyi’ derece ile tamamladı.
İstanbul Hukuk Fakültesi’ni de (1950-1954) derece ile bitirdi.
Ancak ekonomiye de ilgi duyduğu için İktisat Fakültesi’nde okuyan dayısı Ömer Yetkin ile birlikte bu fakültenin de derslerine merakla katıldı, bütün ders kitaplarını okudu.
‘Gaziantep’in Yüzleri’ isimli kitapta kendi ağzından şu satırlar, Hulusi Ağabey’in hayatında yapacakları ile ilgili bilgiler sunuyordu:
“İstanbul Hukuk Fakültesi’nin 3. ve 4’üncü sınıflarında okurken Aksaray İhtisap Ağası Sokak’ta kardeşim Zeki Yetkin ve Asım Cenani’nin birlikte kaldığı kiralık dairede kaldım. Odamda ilk kütüphanemi kurdum. Gaziantep’in gelişmesine faydalı olabileceğine inandığım kitap ve dergilerden alıyordum. Fırsat düştükçe İstanbul Edebiyet Fakültesi Sosyoloji ve Tarih Bölümü derslerini de izliyordum. İstanbul’un tüm müzelerini ve semtlerini gezdim. 1952-1954 yılları İstanbul’u 400 bin nüfuslu bir şehirdi. Boğaziçi vapurları ile birçok iskeleye gittim. Adaları çok sevdim.”
Hulusi Yetkin, Avukat Hüseyin Orhan Demirhan’ın bürosunda avukatlık stajını yaparken Demirhan’ın İş Hukuku, İcra Hukuku, Ayni Haklar konularındaki uzmanlığından faydalandı.
1957 yılından bürosunu avukat olan oğlu Cengiz Yetkin’e devredinceye kadar icra, gayrimenkul hukuku, iş davaları, kamulaştırma konularında avukatlık yaptı.
Gaziantep’in Yüzleri (*) kitabında kendi fadesi ile…
“08.09.1956 tarihinde, çocukluktan beri çok beğendiğim Osman Amca’mın kızı Sabiha Yetkin ile nikah törenimiz yapıldı. Eşim Sabiha, her konuda bana tam destek verdi. 52 yıldır (Kitap 2008’de basılmıştı.) evliyiz, bir gün kavga etmedik. Ev ve çocuk yetiştirme işlerini eşim Sabiha yüklendi. Ben de rahatlıkla avukatlık ve kültür işleriyle ilgilenebildim. Üç çocuğumuz dünyaya geldi. Selma Aysun, Cengiz ve Deniz Hulusi Yetkin.”
1956 yılında Gaziantep’te büyük su sıkıntısı başgösterdi. Şehrin nüfusu neredeyse 100 bini bulmuştu (Ne ilginç değil mi? İstanbul’un nüfusu 400 bin, Gaziantep’in ki 100 bin!..) ve her gün su kesintisi yapılıyordu. Mevcut su yetmiyordu.
Gaziantep’e suyun Kartalkaya, Mizmilli veya özellikle Fırat’tan borularla getirilmesi gerekiyordu. Bu konuda Sabah’ta yazdığı yazıları 40 sayfalık bir kitapta biraraya getirerek bastırdı ve Devlet Planlama ile Gaziantepli parlamenterlere gönderdi. Çok etkili oldu. İlk fahri görevinde başarılı olmuştu.
Yine kendi ağzından…
“Avukatlık stajına başladığım 1956 yılında babamın yaptırdığı binaların mimarı olan Gaziantep Milletvekili Süleyman Kuranel evimize davetli idi. Süleyman Kuranel, TBMM Bayındırlık Komisyonu Başkanıydı. Ona Gaziantep’in su, elektrik, yol sorunu gibi alt yapı hizmetlerine devletin neden başlamadığını sordum. Süleyman Kuranel, ‘Birçok vilayet gibi Gaziantep ili de siyasilerce tanınmıyor. Devlet Planlama’daki bilgiler çok yetersiz. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi illeri tanıtan kitap ve broşür çok, Antep’in ki ise yok! Yatırımların çoğu tanınmış illere gidiyor’ diye cevap verdi. ‘Ben, Gaziantep’i tanıtan yayınlar hazırlar ve basımı için çalışabilirim’ dedim. Süleyman Kuranel, ‘Belediye yetkilileri ile bir konuşayım, bir çare bulalım’ dedi. İki gün sonra Gaziantep Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Budak telefon etti. ‘Yayın işlerinde çalışacak kişilerle birlikte genel kurula katılmanızı dilerim, yayınlanacak kitapların bedelini belediye öder’ dedi. Ben de 22.08.1947 tarinde Gaziantep Belediye Başkanı Nail Bilen, Özel İdare, Ticaret Odası, Esnaf Dernekleri işbirliği ile kurulan Gaziantep Kültür Derneği genel kuruluna katıldım ve yönetim kuruluna seçildim.”
Hulusi Ağabey, derneğin yayın kolu başkanlığını yaptığı 1956 yılından Türkiye’de bütün illerde Kültür Müdürlüğü’nün kurulup derneğin kapandığı 1974 yılına kadar 62 kitap ve broşür yayınlıyor.
Neredeyse tek başına çıkardığı kitap, dergi ve broşürlerin basımı ve tashihi için matbaalarda sabahlıyordu .
Şimdi burada Gaziantep kültür tarihinin en önemli dergisine vurgu yapmak istiyorum.
Hulusi Yetkin’in yayınladığı Gaziantep Kültür Dergisi, Gaziantep’in ansiklopedisi gibidir. 158 sayı yayınlanan derginin toplam 3 bin 788 sayfasında 3005 yazı, 2 bine yakın fotoğraf ve kroki yeraldı.
300’e yakın kişinin yazılarına yer verilirken, 508 yazı ile Hulusi Yetkin, 187 yazı ile Cemil Cahit Güzelbey, dergiye en çok katkıda bulunanlar oldu.
Bugün bile hala en çok alıntı yapılan dergi Gaziantep Kültür Dergisi’dir. Bir başka ilginç nokta ise derginin 577 abonesinin olmasıydı. Bu kadar abone sayısı bugün hayal bile edilemeyecek kadar büyük bir rakamdır.
Hulusi Yetkin’in yazdığı en önemli kitaplardan birisi merhum Cemil Alevli’nin hayatıydı. ‘Cemil Alevli’nin Hayatı ve Hayat Görüşü ve Gençlere Başarı Yolu’.
Ben bu kitabı yıllar önce ama maalesef geç okudum! Zamanında, hayata atılırken okumuş olsaydım, Gaziantep’i ve Antep’liyi daha iyi tanımış olmanın büyük avantajlarından faydalanabilirdim. Kitabı okuyup bitirdiğimde çok ama çok üzülmüştüm…
Hulusi Yetkin, tam 6 ay her gün Alevli’nin evine gitmiş, dinlediklerini not almış ve bu muhteşem kitabı yazmış. Bu kitabı okumamanın büyük eksiklik olacağını merhum Alevli’nin kızı Nüket Hanım’a anlattım. Hatta Nüket Hanım’a Yaşar Özen Ağabey’le gittik. Çünkü, bazı terminolojiler değişmişti. Örneğin istihsal=üretim gibi kelimelerin değiştirilmesi gerekiyordu, bunu da Yaşar Ağabey yapacaktı.
Bu kitabı yeniden bastırın, Vakıf Koleji’nde kayıt yaptıranlara ücretsiz dağıtın, dedim. Beni oyaladı ve kabul etmedi. Aslında nedenini biliyorum ama yeri burası değil.
Uzun bir süre sonra bunu Hulusi Ağabey’e anlatınca, “Neden bana sormadın! Bu kitabın müellifi benim. Başka birisinin söz hakkı olamaz ki! Tekrar basılabilirdi...” dedi.
Hulusi Ağabey benim gözümde bir bilim adamıydı. Gaziantep’in aydın, özverili, bilgi küpü büyük bir insanıydı.
Ona 2008 yılında söyledikleri ile veda ederken, çok değerli ve sevgili Sabiha Ablama, Aysun’a, Cengiz’e ve Deniz’e bu büyük kayıptan dolayı duyduğum üzüntüyü ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
“… Gaziantep ile ilgili yayınları çocukluğumdan beri biraraya getiriyorum. Çok zengin kitaplığım oldu. Çeşitli üniversitelerden tez hazırlayanlara kitaplığımdan faydalandırarak yardımcı oluyorum. Sağlığımla daha çok ilgileniyorum. Gelişmeleri izliyorum. Büyükşehir olan Antep’i çocuklarım bana otomobille gezdiriyorlar. Çok mutluyum.”
(*) Nurgün Balcıoğlu’nun Gaziantep’in Yüzleri kitabı Sabah Yayınları