Hangi deprem?

YAYINLAMA: 20 Kasım 2011 / 18.00 | GÜNCELLEME: 20 Kasım 2011 / 18.00

Deprem, yalnız kırılan faylarda değil, siyasette de var!

Dünyanın bu en müteharrik bölgesinde herşey yeniden şekillenmeye gebe!

Deprem, bir doğa olayı. Olmaması için elinizden hiçbir şey gelmez. Ancak, zarardan korunmak için önlem alabilirsiniz.

Siyasetteki deprem ise tam tersine bir doğa olayı değil, olmasını önleyebilirsiniz ama olursa da zarardan kaçamazsınız!

                                                                            ***

Siyasi deprem ve şekillendirme hareketi çok karmaşık, çetrefilli gibi gösterilmeye çalışılıyor ama aslında öyle değil.

Neden? Niçin? Sorularının yanıtı çok basit ve kısa: Enerji.

Hani ünlü bir fıkra vardır: “Sende bu ense olduğu müddetçe daha çok tokat yersin” diye biter. İşte bu da öyle!

Araplar’da bu petrol ve doğal gaz olduğu müddetçe, güçlü olanlar ya kendileri veya anlaştıkları birileri vasıtasıyla enseye  tokatı patlatacaktır. Bu kadar net!

                                                                             ***

Irak’ta olup biteni tekrar tartışmaya gerek var mı?

Saddam, nükleer bomba hazırlığındaydı, ABD muhtemel bir saldırıyı(!) önlemek için ülkeyi işgal etti. 1 milyon 455 bin 590 Iraklı ölürken, ABD’de 4 bin 801 kayıp verdi. (Kaynak:Information Clearing House)

Peki, aranan bomba bulundu mu?

Aranmadı ki bulunsun! Çünkü öyle bir şey olmadığını herkes biliyordu.

                                                                               ***

Şimdi hedefte Suriye var.

Orada da demokrasi aranıyor.

Esad biraderimiz soğuk terler döküyor, çırpınıyor, “Biraz zaman verin. Mart’ta veya Nisan’da seçime gidelim, anayasayı değiştirelim, devlet başkanı seçimle işbaşına gelsin” diyor ama bu taraf, “Cık!” diyor! “Yapacaksan hemen yap, üç günün var, yaptın yaptın, yoksa görürsün ebeni...” diye aba altından değneği gösteriyor!

                                                                                ***

Irak olayında postacı kapıyı iki kez çalmıştı.

İlkinde Orgeneral Torumtay, Özal’a karşı gelmiş ve gereğini de yaparak istifa etmişti. Baba Bush’un davetini geri çevirmek zorunda kalmıştık!

İkincisinde bu kez oğul Bush’un çağrısına olumlu yanıt verdik. Irak’a birlikte girecektik. Ama parlamentomuz ‘tezkere’yi geçirmeyerek pişmiş aşa su kattı. Yine olmadı.

                                                                              ***

Yakın tarihten alınan dersler, ‘emperyal’ güç olma hevesi, ‘kahraman’ olma hülyası bizi bu kez sınır ötesine konuşlandıracağa benziyor. Allah’tan bir mani gelmezse, üç vakte kadar oradayız!

                                                                           ***

ABD kendisini dinlemeyeni, işbirliği yapmayanı sevmiyor. Suriye ile arası çok uzun zamandan beri iyi değil. Uzun süre Şam’a büyükelçi bile göndermedi. Suriye hep İran’ın tarafında oldu, Hizbullah’a destek verdi, bölge politikasında ‘organize işler’den sorumlu tutumunu hiç bırakmadı.

                                                                           ***

Aslında gündemimizin bir numaralı konusu İran!

O konuyla ABD ilgileniyor.

Biz, İran’ın bölgemizdeki uydusu Suriye ile ilgiliyiz.

ABD ile tarihimizin en iyi dönemini yaşıyoruz. Karşılıklı ‘anlayış’ en yüksek düzeyde. Stratejik ortağımız, NATO müttefikimiz, dostumuz ABD ile bölgemize refah ve huzur getirecek bu projeye katkımızı inşallah başarı ile yerine getireceğiz.

                                                                           ***

Burada göstereceğimiz başarı, sıradakilere referansımız olacağı için fevkalade önemli. şartlar lehimize gibi, Allah’tan hayırlısı!..

 


Ludwigshafen yangını ve düşündürdükleri...

 

Önce olayı hatırlayalım.

3 Şubat 2008 günü Almanya’nın güneybatısındaki Ludwigshafen kentinde Antepli bir Türk’ün evinde çıkan yangında 5’i çocuk 9 kişi ölür, 2’si ağır 60 kişi yaralanır.

Olayı belki de ilk duyan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanı Dr. Asım Güzelbey olur.

Duymakla kalmaz, birkaç saat sonra Ludwigshafen’dadır.

Herkesten önce oraya ulaşır ve yerel yöneticilere elinden gelen yardımı gösterir. Çünkü, yangın büyük infial yaratmış, bazı yavan şeyleri çağrıştırmıştır! İstenmeyen olaylara gebedir!

Dr. Asım Güzelbey, Gaziantep’in belediye başkanı olması sıfatı ile olaylara hemen müdahale eder, öfkeli tarafı yatıştırır, belki de başka hiçbir kimsenin yapamayacağı hizmeti yaparak özellikle Almanların sevgi ve takdirini kazanır.

Zaten bir süre sonra da bu hizmeti karşılıksız kalmayacak ve kendisine ‘Alman Devlet Nişanı’ verilecektir.

                                                                         ***

Dr. Asım Güzelbey başarılı hizmetini yalnız Ludwigshafen’da değil, Gaziantep’te de sürdürmüş, cenazelerin Almanya’dan getirilmesi, defnedilmesinde de huzurlu bir ortam yaratmış, ailenin acılarına sahip çıkmış ve maddi katkıda bulunulmasına yardımcı olmuştu.

                                                                         ***

İşte bütün bunlar olurken ve sonrasında kendisine yangının nedenini sormuştum. Almanya’da yayınlanan gazetelerden okuduklarımdan burnuma kötü kokular geliyordu. “Yakmak” fiili başlıbaşına hep akla kötü mirası getirmiştir. Berlin’de “Bundestag”ın yakılışı, Museviler’in başına gelenler, Hitler’in intihar ettikten sonra yakılıp yok edilmesi vb...

                                                                      ***

Dr. Asım Güzelbey o zaman bana yangının sebebinin kaçak elektrik kullanımından kaynaklandığını, onur kırıcı bir durum olduğu için yerel yönetimin bunu açıklamayacağını tatlı dili ile anlatmıştı. Zaten, evi yananlar da Gaziantep’ten gitmişti ama, Gaziantepli değildi, Gaziantep’e yerleşmiş göçerlerdi.

İtiraf etmeliyim ki bu açıklama bana pek yadırgatıcı gelmemişti. Koskoca belediye başkanı neden beni yanıltsın ki! Olaya nerede ise itfaiye ile aynı zamanda müdahale etmiş, yüzlerce kişi ile görüşmüş, daha doğrusu herşeye hakim bir konumda bulunmuş birisinin yorumu benim için haliyle önemliydi.

Zaten kısa bir zaman sonra da olay unutuldu gitti.

                                                                    ***

İşte, ancak geçtiğimiz günlerde Neo Nazi çetenin kendisini ele vermesi ile öldürülen dönercilerin, Ludwigshafen’de Antepli ailenin yakılan evinin de bu çetenin ürünü olduğu anlaşıldı. Daha doğrusu, araştırılmaya başlandı, ama bütün emareler o yönde.

                                                                   ***

Ancak, şundan emin olmalıyız ki özellikle Alman hükümeti, yerel yönetimler Neo Nazi’lere herkesten fazla karşı, nefret ediyorlar. Yapılan anketlerde de aşırı sağcı partilerin kapatılmasını isteyen Almanlar’ın oranı yüzde 70’ten fazla.

                                                                   ***

Bu anekdot. Tarihe malolsun istedim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hangi deprem?