KARŞI ŞİDDET DEVLET ŞİDDETİNİ MEŞRULAŞTIRIYOR
13 Mart 2016 Ankara Kızılay'da patlatılan bomba yüklü araçla şiddet yeni bir boyut kazanmaya başladı. Şiddet artık yaşamımızda yanı başımızda en sıradan bir günde en sıradan insanların yaşamını almaya ve bizi alıştırmaya çalışıyor. Ülkede iç savaş konseptine destek verenler bizi hipnotize etmeye çalışıyorlar. Terörle yaşamaya alışın diyorlar.
Ülke öylesine bir şiddet sarmalına girdi ki toplum sokağa çıkmaya korkar oldu. Herkes herkesten şüphelenir oldu. Hobbes’in dediği gibi herkesin herkesle savaştığı, herkesin herkesle düşman olduğu ya da nefret çoğalttığı bir döneme girdik.
Şiddet güç ve erk yapısını ele geçirme ya da korumanın bir aracı, bir yöntemidir. Şiddet huzur bozucudur. Kuralsızdır. Kuralları dışlayan kaba bir güçtür. Şiddet güvensizlik ortamı oluşturur, toplumsal kargaşa yaratır, toplumda tehdit yoluyla korku hissini kamçılar. Şiddet, oluşturduğu korku hissini haklı kılabilmek için ‘’düşman’’ yaratır. Şiddeti besleyen nedenler farklı zeminlerde oluşup hayatımızı etkiler.
Şiddet modern zamanda devletin tekelinde toplumu organize etmede bir yöntemsel araç olarak işlev görür. Devlet, şiddet kullanımını kendi tekeline alması yolu ile bireylerin şiddetten arındırılmasını sağlamayı hedeflemiştir. Devlet, elinde olanaklarla insana karşı şiddeti ve korkuyu İçeren araçları hegemonik bir araç olarak inşa etmiştir. Devlet ‘’biat’’ etmeyen eşitlik özgürlük talepleriyle ‘’kendisi’’ olmaya çalışan her kesimi ‘’uslanlandırma’’ yoluna gitmektedir. Devletin hegemonyasını gerçekleştirmede kullandığı araçlar adil olmayan bir toplumsal düzene kaynaklık etmektedir.
Devlet şiddeti karşıtını yaratır. Adaletsizlik ve eşitsizlik karşısında ‘’bir sorun çözme’’ aracı olarak şiddet kullanmayı seçenler tarihsel ve sınıfsal tutum alışlara göre değişir. Devletin hegemonik araçlarına karşı tepkisel şiddet bir çok nedene bağlı olarak kendine taban bulur. Yoksulluk , ayrımcılık, inkar, işkence vb. nedenlerle harekete geçen içinde nefret, öç alma duyguları taşıyan karşı şiddet sarmalı oluşur. Şiddet karşı şiddeti doğuran bir sarmal halini aldıkça demokratik sivil siyaset işlevsizleşir, devlet kendi güç tahkimatını toplum üzerinde egemen kılar. İfade özgürlüğünden,demokratik hak taleplerine kadar her türlü insani haklar devletin otoriter yönetiminde geriletilir hatta suç haline getirilir.Akademisyenlerin tutuklanmasına bu pencereden bakmak gerekir.
Şiddetin toplumsal ve siyasal alanda kullanımının yaratacağı tahribat sadece maddi olmakla kalmayıp, toplumun ruhsal çöküntüsüne de neden olmaktadır. Toplumsal kargaşanın yarattığı psikolojik atmosfer toplumsal çeşitliliğin bir arada bulunmasını,etkileşimini, kültürel ve sosyal gelişimini de etkilemektedir.
Devlet, karşı şiddetin yarattığı ‘’terörize’’ ortamda tarihsel belleği flulaştırmayı becerdiği gibi, devlet şiddetinin gerekliliği fikrini de topluma empoze etmeyi başarmaktadır. Dün çözüm masasında ne görüşüldü,neden bu masa devrildi soruları bugün halkın ilgi alanina girmiyor. Girmediği gibi devletin ‘’Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır’’ temelli söylemi toplumda indandırıcı bir etki yapmaktadır.
6 ayda bombalı eylemlerde yüzlerce insan öldürüldü.Bu eylemlerin mesajı toplumda korkuyu hakim kılmaktır. Yapanı kim olursa olsun bu şiddet devlet şiddetini meşrulaştırmakta toplumsal destek sağlamada bir zemin olmaktadır. Çünkü bu eylemlerde ‘’tek bir karşı taraf’ yoktur. Savaşın bire bir öznesi olmayan milyonlarca insan vardır. Şiddetin bu kitlelerin üzerinde bıraktığı psikolojik algı ve etki düşünülmeden şiddeti siyasetin bir aracı haline getirmek sürürülebilir bir yol değildir.
Kürt sorununun haklılığının ülke de Kürtler açısından yarattığı meşru ve mağdur olma hali şiddetin sivil insanları hedeflediği ortamda karşıtını da yaratır. AKP’nin "Kürt sorunu yok terör sorunu var’’ temelli yaklaşımının ardında Kürt siyasetini itibarsızlaştırma için onu şiddet sarmalına doğru çekme taktiği vardır. Bugün HDP’nin siyaseten işlevsizleşmesinde bunun payı fazlasıyla etkilidir.
Devletin silahlı muhalefeti sadece savaşarak değil, şiddet ortamında halk desteğini ortadan kaldırarak yok etmeyi hedeflemesi tarihte denenmiş yöntemler olarak görülmelidir. Bugün siyasetin çatışma üreten söyleminin ardında bu düşünce yer almaktadır.
Devlet aklının hesapları görülmeden savaşı şehirlere yayacağız düşüncesi, intikam siyaseti, bugün dış politikada iflas etmiş AKP siyasetini iç politikada güçlendirmekten başka bir etki yapmayacaktır. Çözüm sivil siyasetin önünü açmakta ve sivil direniş yöntemlerinin üretilmesindedir.