ERGENEKON DAVASI

YAYINLAMA: 25 Nisan 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 25 Nisan 2016 / 20.00

Ergenekon Davası'nın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin oluşumunda ve soruşturma, yargılama, delil toplama aşamalarında adil yargılanma ilkelerine aykırılık bulunduğu tespitini yaptı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, "Ergenekon terör örgütünün" varlığına ilişkin somut delil ortaya konulamamasını da bozma gerekçesi yaparak dava ile ilgili yerel mahkemenin kararını usul yönünden bozdu. Buna göre yerel mahkeme yeniden yargılama yapacaktır.

2007 yılında başlayan soruşturmalar sonucunda çuvallar dolusu delillerle mahkemeye delil sunma yarışına girişildi. Basın Ergenekon soruşturmasından güç alarak ha bire delil üretmeye çalıştı. Türkan Saylan gibi bir eğitim gönüllüsünü de bu soruşturmanın parçası yapmaya çalıştılar. At izi ile it izi birbirine karıştı. Öyle bir hava estirildi ki artık her muhalif olanda bir Ergenekon uzantısı aramaya çalıştılar. Gerçek darbecilerle olmayanları bir çuvala bir bavula sığdırıp mahkemeye taşıdılar.

Bu ülkede cumhuriyetin kuruluşunda, meclisin yapısı % 64 oranında asker ve sivil bürokrasinin egemenliğindeydi. Sonra ki yıllarda Milli Güvenlik Kurulunun oluşu mu ile vesayet rejimi pekiştirilmiş oldu. Milli Güvenlik Kurulu siyaset belgesi hükümetlerin bütün hareket alanlarını sınırlayan bir işleve dönüştü. Meclisin kuruluşunda ki asker sivil bürokrasinin egemenliği yıllarca bu ülkede belirleyici oldu.

AKP İktidara geldiğinde bu vesayet rejimine karşı olduğunu ve onun silahlı güçlerinin siyaset üzerinde ki egemenliğinin son bulmasını istiyordu. Ergenekon davası ve operasyonları bu gücün kırılmasına dönük bir işlev gördü. AKP silahlı kuvvetlerin siyaset üzerinde ki etkisini göreli bir biçimde geriletti. Ancak devlet bürokrasisi geçmişten devir aldığı siyasi misyonu devam ettiriyordu.

AKP 17-25 Aralık operasyonuyla, paralel yapılanma gerekçesi ile devlet bürokrasisinde ki cemaatçi unsurlara karşı bir operasyon başlattı. Emniyette ve yargıda süren operasyon bugün para kaynaklarına dönük olarak iş adamlarına, şirketlere ve derneklere yönelmiş durumda. Aynen Ergenekon davasında olduğu gibi şimdi de bizzat AKP il başkanları eliyle valilere Cemaatçi ihbarları gidiyor. Valiler bu davada birer ihbar müessesesi haline gelmiştir. Bu davada da at izi it izi birbirine karışmış durumdadır.

Ergenekon davası üzerinden devleti, AKP'yi ve yargıyı ele almak üzerinde düşünmek elzem hale geldi.

Yargıtay’ın bu bozma kararı sonrası şu soruyu soralım. Ergenekon davasında ortaya konulan deliller sahte miydi? Her sokak başında yere gömülü bulunan silahlar bilerek mi oralara gömüldü? Balyoz, Sarıkız gibi sayfalarca darbe planları sahte miydi? Sahteyse kim üretti niye üretti? O yıllarda bas bas bağırıp hükümete karşı darbe planları olduğunu bizzat Erdoğan söyledi. Bugün o söylediklerine sahip çıkıp darbe olduğunu söyleyebiliyor mu? Yoksa darbe yoktu da bizi cemaat yanılttı mı diyor. Dün davaya sahip çıkıp yargının bağımsızlığını söyleyen yine Erdoğan'dı. Davanın savcısı olduğunu kabul edip Baykal'a sen Ergenekoncuların avukatı mısın diye sormadı mı?

O dönemin köşe yazarları Erdoğan'ın ağzıyla yazıp çizmediler mi? Verilen kararları gayet '' adil'' bulmadılar mı? CHP'ye karşı siyasetin bir aracı haline getirmediler mi bu davayı? Şimdi bu dava bozulunca suçu ''kumpas kurmakla'' suçladıkları cemaate atıyorlar.

Oysa daha dava sürecinin belli seyrinde AKP, Erdoğan silahlı bürokrasiyle barışmanın bir adımı olarak İlker Başbuğ'un tutukluluk haline itiraz edip tutuksuz yargılanmaları gerekir dediler. Bu ilk adım süreç içinde ''Ergenekoncularla'' ''Erdoğancıların'' kutsal ittifakına dönüştü. Bu kutsal ittifak hem cemaate karşı hem de Kürtlere karşı kuruldu. Bugünde hem cemaate karşı hem de Kürtlere karşı usulüz, hukuksuz bir saldırı girişimi vardır.

Dün cemaat ile hem ekonomik hem siyasi ittifak yapanlar bugün neden Cemaate operasyon yapıyorlar? Kendi iktidarlarını cemaat ile paylaşmamak adına yapılıyor bu operasyonlar. Burada bağımsız bir yargının olmadığını görmek gerekiyor. Yargı, erki elinde bulunduranların istemi doğrultusunda ısmarlama hukuk üretmektedir.

Yargının bu halini KCK operasyonlarında da görebiliyoruz. İktidar Kürt sorununda şiddet eğilimini güçlendirdiğinde yargı KCK operasyonları ile binlerce sivil siyasetçiyi içeriye atmakta beis görmedi. Çözüm süreci yaşanırken aynı yargı birer birer KCK sanıklarını tahliye etti. Şimdi Devlet sorunu şiddet yolu ile çözme eğilimine girdi, yargıda belediye başkanlarından parti yöneticilerine tutuklamalara yeniden girişti. Mevsimlik hukuk üretmede üstüne yok diyebiliriz mevcut hukuk sisteminin.

Bana göre Ergenkon'un derinine inilemedi. Ve gerçek suçlular hak ettikleri cezayı alamadı. Ergenekoncular bugün devlette kaldıkları yerden işlevlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Cemaat operasyonları paralel devlet açısından doğru ancak paralel devletin oluşumunda bu AKP'nin sorumluğunu azaltmıyor. AKP cemaat operasyonunda devletin bekasını değil kendi iktidarını düşündüğü için harekete geçmiştir. Önümüzde ki süreçte yargının içler acısı halini cemaat operasyonlarında da görürsek şaşırmayalım. Çünkü bu ülkede dün suç olan bugün mübah, bugün mübah sayılan yarın suç olabilmektedir.

Celal DENİZ

 

 

 

 

 

ERGENEKON DAVASI