Aklı evvel olmak ve biat siyaseti...
Moda olan "akil kişi"lik zor bu dönemden geçiyor... Hele de siyasette bir şeyler bilmek ve onları söylemek pek de hoş görülür şey değil şimdilerde... Bir şeyler bilirsiniz de; onu açıklarken "zülfüyare dokunma" ürküntüsünü içinizden/beyninizden atamazsınız. Çünkü, sizin demokrat düşünce ve tavrınızı değerlendirecek/anlayacak aynı frekansta kişiler yoktur çevrenizde...
Toplum içinde demokrat düşünce ve tavrınızla "aklıevvel"liğiniz ya da "Çok Bilir
Tahir"liğiniz onaylanır ama, sonuçta güvensizlikten doğan bir yalnızlık sizin gölgeniz olur her zaman içinizde...
Ne demek mi istiyorum?
Siyasal ortamdaki kavgaları/tutarsızlıkları görenler yol kesip -ayaküstü de olsa- soruyorlar "aklıevvel" kimliklere;
" - Bundan sonra dikiş tutar mı?"
Neyin dikişi?.. Neyin tutması? demeye gerek yok... AKP'deki gelişmeleri soruyor muhatabınız.
Anlamazdan gelip, yüzünüzde bir şaşkınlık ifadesi görünce de konuyu açma/açıklama babında devam eder;
" - Yani, demek istediğim... Yama kaldırır mı bu kumaş? AKP'nın durumu yani...”
Siz yine de konuyu yeni öğrenmiş havalarında, "- Ne olmuş bir şey mi var? Davutoğlu bıraktı. Yeni bir şey şey mi oldu?" bilmemezliğine sığınırsınız ama, karşınızdaki illa da sizden bir kelam/söz koparma peşindedir, bırakmaz.
***
Siyasetin eteğine yapışık gezenler; "kurt dumanlı havayı sever" örneğindeki gibi böylesi "gel-git"li havalarda çeşitli mekanlarda nabız yoklamayı, durum üzerine söz/kelam savurganlığı yapmayı severler. Sonra öğrendikleri "siyasi raporu" yakın çevrelerine "kendi görüşü" olarak pazarlamayı hüner sayarlar.
Bir tür siyaset bezirganı, siyaset üçkağıtçısı"dır böyleleri.
Çevresine ya da partililere "siyasetin akil kişisi" rölünü iyi oynar böyleleri... Ama bilmezler ki, ülkede siyasetçinin inanırlığı nicedir pike yapmış durumda.
Oray'a kimse neşter atmak istemez, nedense...
Şu noktada; bir siyasetçi diğerine/arkadaşına inanıyor diye kim diyebiliyor. Kaygan bir zemin... Biri diğerine tutup ayakta kalmaya kalksa ikisi birden düşecek zemine.
Davutoğlu da bundan, bu durumdan yakınıp, "refik" vefasızlığına değinmedi mi?
***
"Bundan sonra ne olacak?" diye kafa yormaya gerek var mı?
"Biat politikası"nın demokrasiyle olan ilişkisini birisi çıksın açıklasın, ben de o zaman yukarıdaki sorunun yanıtını hemen vereyim.