Ah benim gençliğim... 1963-65 yıllarım...
Hikmet Aksoy
Gazeteki haberi okuduğumda yarım asır öncesine ışınlanmış oldum sanki...
1963-1965 yıllarımı; vatani görevimi yedek subay öğretmen olarak yaptığım Simav/Pazarlar köyünde (Şimdi ilçe oldu) yaşadım. Pazarlar'a öğretmenlik yapmaya gelmeden önce sorumluluk duyup eğitim psikolojisi, çocuk eğitimi ve pedagoji kitaplarını temin edip okudum.
O yıllarda, hükümetin bir de "45 günde öğretmen yetiştirme kursları" vardı. Trabzon Öğretmen Okulu'da açılan bu kursa yazılma şansım yoktu. Çünkü, Hizmet gazetesinin genel yayın yönetmeniydim ve her an gazete bulunma gibi bir sorumluluğum vardı. Dahası o günün gazete hazırlama olanakları bunu gerektiriyordu.
Neyse... Okulların açılma zamanı geldiğinde Kütahya'da gideceğimiz köylerde neler yapacağımız konusunda bilgilendirildik.
Ben ve köylerde öğretmenlik yapacak arkadaşlarım, hiç birimiz öğretmen değiliz. Ama ben omuzlarımda büyük sorumluluk var hissediyorum.
Köy çocuklarını eğitecek, onlara Cumhuriyet'i, Atatürk'ü, tarihimizi, yurdumuzu anlatacak, bilgilendirip, bilinçlendireceğim.
Pazarlar köy ama, bir kasaba havasında... Büyük... İkibin nüfuslu... Okulda kız-erkek öğrenci oranı dengesiz. Yüz öğrenciden 20'si kız... Önce bu konuda çalışmalara başladık arkadaşlarla...
Erkek- kız öğrenci oranını yüzde 50-50 oranına çektik... İkibin nüfuslu bir köyde Cumhuriyet Bayram'ı kutlanmaz da daha nerede kutlanır? Hazırlık yapıp ilk kez bayram kutladık. Ama ne kutlama... Kağnı arabasını kürsü yaptık. Üzerine çıkıp köylülere hitapla Cumhuriyet'i, Atatürk'ü, Kurtuluş Savaşını anlatmak varmış yaşamımda...
Sonrasında, 10 Kasım günü daha önce biriktirdiğim çeşitli tarihlere ilişkin gazetelerin 10 Kasım sayılarıyla okulda "Gazetelerle 10 Kasım Sergisi" düzenledim.
Komşu köy okullarının öğretmen ve öğrencileri akın-akın geldiler sergiyi görmeye...
Sonrası kendiliğinden geldi... Bir büyük imecenin başlangıç bismillahını asıl mesleğim olan gazetecilik alanında attım. Evet, Pazarlar'da çocukları eğitiyorduk ama, köylü yurttaşları da bilgilendirmek, yaşamdan haberdar etmek gerekiyordu. Ne mi yaptım? Gazeteciyim ya, Pazarlar'da aylık, köycü, eğitici bir gazete yayımlamaya başladım, Adı da; KÖYRAPORU... Kütahya'da köyde çıkan ilk gazete... Köyün kalkınacağı, başta eğitim, tarım konularında yazılar yayınladık KÖY RAPORU'nun her sayısında iki yıl boyunca...
Pazarlar'a sinema getirip öğrencilere film izlettik. Öğrencilerle tiyatro ekibi oluşturup oyunlar oynadık....
Derdimiz gazete/kitap okutmak ya; İstanbul'daki yayınevlerinden temin ettiğim kitaplarla Pazarlar'da köy kitaplığı açtık.
Simav Ziraat Teknisyenliği'nden temin ettiğim kiraz, vişne, elma, armut fidanlarıyla meyve bahçesi kurduk öğrencilerle...
Daha neler neler... Çok uzun bir öykü... Keşke Pazarlar'da geçen o "İki Altın Yıllarımı" bir konferans/seminer/panel olsa da anlatabilsem...
***
Okuduğum gazete haberi işte beni böyle bir dünyaya ışınladı. İçime Bir sevgi heyecanı düştü. Bir mutluluk kervanına dahil oldum birden. Pazarlar halkı beni kiraz zamanı aralarında görme isteğini bildirdiler.
Hemen belirteyim, şimdilerde Pazarlar'da ülkemizin en kaliteli kiraz ve vişnesi yetişiyor.
Okuduğum haberde; Çaykara'nın dağlık Taşkıran köyünde tüm öğretmen dünyamıza örnek olacak güzellikler yaşanıyor. Taşkıran Köyü (Mahallesi) Mustafa Özer Ortaokulu öğretmenleri eğitim sonrasında bilgi desteği verilmesi gereken öğrencilere evlerine değin gidip ders veriyorlar.
Taşkıran Mahallesi Mustafa Özer Ortaokulu'nun yurtsever, fedakar öğretmenlerini içimde hiç eskitmediniz 1963-1965 yılları heyecanımla ayakta alkışlıyor, selamlıyor ve kutluyorum.
Varolun, sağolun gençler...