Zeki Müren

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Şuna çok inanmaktayım, her insanın bir çok hatıraları vardır, fakat zamanında kaleme alıp hatıra defterine işlenmez ise o hatıralar, yaşanır ve geçer. Geçtiğimiz hafta Bodrum’da bir çok okul arkadaşımla, liseden mezuniyetin ellinci yılını kutladık. Bir arada geçirdiğimiz bir kaç gün içinde , bir birimize eski günlerin hikayelerini anlattık. Hazırlanan bir resimli ekran gösterisinde 50 sene evveline uçup gittik. Neler hatırlamadımki.
Okulda zaman zaman Berkant, Mehmet Kurdoğlu ve Üstün Poyrazoğlu’nu toplar, okulda verilen çaya getirirdim. O senelerde bizim bu çaylarımızın bir müdavimi vardı Naci, hepimizin resimlerini o çekerdi. Sakarya caddesindeki küçük dükkanında bizim okulun bütün talebelerinin bir isim arşivi vardı ,ve resimlerimizi çeker bu arşıve tarih ve isim koyarak saklardı.
O tarihlerde Ersin ve Erdoğan adlı iki arkadaşım vardı. Bu iki arkadaş bizim okuldan değildi. Sarı Ersin’in babası Bursa Valisi idi. Biz üniversite imtehanlarına hazırlanırken bu iki arkadaşımın birden Amerika ya gideceklerini öğrendiğimde, önce arkadaş olarak sevindim, amma kıskanmadım dersem yalan söylemiş olurdum. Her iki arkadaşımda bir kaç seneliğine Amerikaya gitti. Hatta Erdoğan’ın , babasının çok seneler evvel vefat ettiğini biliyorduk. Bu nedenle bu iki delikanlıyı Amerika ‘ya kim gönderdi diye hep düşünmüştüm.
Kaç sene geçtiğini bilmiyorum bir gün mahallede her ikisi ile karşılaştım. ‘’ Ersin bunca sene nerelerdeydiniz ?’’ diye sorduğumda cevap vermek istemediler. ‘’Hadi, biz bir yere gitmemiz gerekir, istersen sen de gel ‘’ dediklerinde itiraz etmedim. Kızılırmak Sokak’ta, yanlış hatırlamıyorsam Orhan Şeref Apak’ın oturduğu binada bir eve gittik. İçeri girdiğimizde, sesine ve Türkçesine hayran olduğum Zeki Müren vardı evde.
Zeki Müren 6 Aralık 1931 senesinde Bursa da dünyaya gelir. Aslen Makedonya dan Türkiye’ye göç eden bir ailenin oğludur. İlk okulu ve orta okulu Bursa ‘da okuyan Zeki Müren Lise tahsili için geldiği Istanbul’da Boğaziçi Lisesine devam eder. Istanbul Güzel Sanatlar Akademisine okurken, aynı zamanda musiki dersleri için İzzet beyden solfej ve usul dersleri alır. Agapos Efendi ve Udi Kirkor Efendilerin, Zeki Müren’in musiki dünyasına katılmasında önemli payları vardır.
Bu çalışmalar sırasında değerli sanatçı ilk bestesini 17 yaşında ‘’ Zehretme Hayatı Bana Cananım’’ adlı şarkıyı Kürdili Hicazkar makamında yapar. Daha sonraları Şerif İçli, Refik Fersan, Sadi Işılay ve Kadri Şençalar’dan çok fayda görür. 1950 senesinde Istanbul Radyosunun açtığı imtehanla Istanbul radyosuna girer. Istanbul Radyosunda canlı musiki yayını, Zeki Müren’ le başlar. Genelde sanatçılar band doldurur ve bu bandlar daha sonra montajda düzeltilerek yayına sokulurdu. Yayında herhangi bir hata olmaması için bu düzenleme yapılırdı. Zeki Mürenle başlayan Istanbul Radyosundan canlı yayın Türk Sanat Musikisi programı on beş sene devam eder.
Zeki Müren güzel Sanatlar Desen bölümünden mezun olduğu için, sahne sanatına geçtiği dönemde, kendi elbiselerini kendi tasarlar ve sahneye onlarla çıkardı. Klasik takım elbise ve kravatla çok az sahnede yer almıştır. Türkçe ‘yi şarkılarda en iyi kulanan Zeki Müren, şarkı söylediği zaman kelimeleri tek tek anlamak mümkündür. Yaşamı boyunca bir çok filimlerde rol almış, şarkı söylemiş, çıkardığı plaklar ödül kazanmıştır. Altın Plak ödülü ve Devlet Sanatcısı ödülü Türkiye’de ilk defa Zeki Müren’e verilmiştir. 1958 senesinde Istanbul’da yedek subay olarak vatani vazifesini yapan Zeki Müren’in, hiç evlenmemesi bir başka konu olduğunu düşünmekteyim. Sanatçıların genelde evliliklerinde ya sanat, yahutta evlilik olarak düşünmelerinin doğru olduğunada inanmaktayım. Kendisi son senelerinde çok kilo aralarak, Bodrum’a yerleşmiş, evinden dışarı çıkmak istememiştir.
1996 senesinde 24 Eylül Salı günü , İzmir Radyosunun Zeki Müren için düzenlediği ödül töreninde, sahnede oturduğu yerden heyecanla kalkıp ödülü almak için attığı iki adımdan sonra fenalaşıp, aşırı kilo, şeker ve stresin baskısına kalbi yenik düşmüştür. Bursa da Emir Sultan mezarlığında, sonsuz uykusuna bırakılan Zeki Müren bir döneme adını altın harflerle yazdırmıştır. Kimi yerde ‘’ Sanat Güneşi’’, kimi zaman ‘’Paşa’’ olarak anılan Zeki Müren’in sesi her zaman hafızamda kalmıştır.
Zeki Müren’in sahnede fenalaşmasını seyrederken çok hüzünlenmiş, kendi kendime söylenip TRT yi çok suçlamıştım. Ölmeden evvel verdiği bir söyleşide ‘’ Bu kadar Güzel yaşayan insan tabii ki ölümüde tatmalı. Ondan Kurtuluş yok. Sizleri çok seviyorum. Her şeyimsiniz benim.’’ diyen sanatçı için sahnede sonsuzluğa uçmak teselli aranacak bir olgu olmadığını düşünürüm.
Usülü: Türk Aksağı Makamı : Hicaz-Hümayun Güftekarı : Aşık Ömer Bestekarı : Medeni Aziz Efendi
Ey Çerh-i sitemger dil-i nalana Dokunma Hicr alemidir ettiğim efgana Dokunma
Ey tiğr-i elem yareledin cismimi bari cananıma nezr eylediğim cana dokunma

Zeki Müren