ORTANIN SOLUNDAN MERKEZ SAĞA CHP

YAYINLAMA: 25 Mayıs 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 25 Mayıs 2016 / 20.00

1960'lı yıllarda özgürlük taleplerini yükselten gençler Dünya'da ki gençlik hareketlerinin de etkisi ile marksist bir düşüncenin etkisi altına girdiler. 1965 seçimleri öncesi TİP ülkenin sorunlarına somut öneriler getiriyor, yoksul halkın sosyal haklarının ısrarcı savunucusu oluyor ve halkın desteğini alıyordu. Ki bu destek TİP'in 15 milletvekili ile parlamentoya girmesine neden olmuştu.

Solun toplumda karşılık bulması dönemin CHP'sini değişime zorlamıştı. Aslında bu partinin özünden uzaklaşması değil, tersine yükselen özgürlük eşitlik taleplerini kontrol altına almak için yapılması gereken bir değişimdi.

1965 seçimlerinin hemen öncesinde İsmet İnönü gazeteci Abdi İpekçi'ye bir röportaj verir. O röportajında "CHP, bünyesi itibariyle devletçi bir partidir ve bu sıfatla elbette ortanın solunda bir anlayıştadır." diyerek CHP'nin ortanın solu kimliğini ilk kez açıklar.

CHP'nin bu sözde değişimi TİP'in toplumda yükselen etkisini frenlemek için yapılmıştı. TİP'in yükselmesi sistem için bir tehditti.

Kemal Kılıçdaroğlu Anayasaya aykırılığını bile bile neden evet tutumunda ısrar etmiştir? Referanduma gidilmemesi için en az 20 vekilin neden evet oyu kullanmasını istemiştir? Diktatör bozuntusu dediği Erdoğan'ın talimatıyla hazırlanan böylesi bir yasayı bile bile neden kabul etmiş ve milletvekillerini evet demeye çağırmıştır? Parti içi demokrasiden her fırsatta dem vurup Erdoğan'ı tek adam olmakla suçlarken kendisi tek adam rolüne kendi partisi içinde neden soyunma gereği duymuştur? Son olarak yasayı Anayasa Mahkemesine götürmek için gerekli imzaların önünü almaya dönük ''HDP'ye destek veren vekiller ya HDP'ye gitsin ya da istifa etsin bağımsız olarak mecliste kaslınlar'' türü bir konuşmaya neden gerek duyar? Partisinin bölünmesini bile göze alacak kadar Kılıçdaroğlu'nu bu yasayı savunmaya götüren etken nedir?

Sorular uzatılabilir.

Her şey 7 Haziran seçimlerinin sonuçları ile başladı. HDP onca engellere rağmen % 13 ile 81 vekili meclise sokmuştu. Meclis yapısında ki bütün dengeler alt üst olmuştu. HDP o güç ile yürüttüğü siyaset ile ''ana muhalefet'' partisi olabilecek önümüzde ki seçimlerde % 20 bandına bir oya tekabül edecekti.

Önce düğmeye Erdoğan bastı. Sonra bir oyun tezgahlandı. CHP bu oyunda müzakere rolünde bir figüran oldu. Sonu belli görüşmeler yeni bir seçim kararı ile sonuçlandı. Hedef HDP'yi baraj altında bırakmaktı.

HDP'nin 7 Haziran başarısı sadece AKP'yi MHP'yi değil CHP'yi de rahatsız etti. Çünkü HDP sistem için bir riskti. Sistem için risk olduğu gibi CHP için de bir riskti. CHP tabanını AKP karşıtlığı üzerinden ve laiklik savunusu üzerinden artık konsolide edemiyordu. 7 Haziran öncesi HDP AKP Erdoğan'ın başkanlığında uzlaştılar yalanı bile HDP'nin oy almasını engelleyememişti. Bu durum CHP tabanının batıda HDP'ye kaymasını getirecekti. Antalya gibi illerde HDP'nin vekil çıkarması bunun işaretiydi.

İnönü ortanın solunda olduklarını söylerken bünye olarak devletçi parti olduklarını söylemişti. Ecevit bunu Merkez sol olarak formüle etmişti. O dönemde sol dalganın dünyada ve ülkede gelişimi böyle bir formülün oluşmasında etkili olabilmişti.

Ancak 12Eylül darbesinden sonra SHP'de ki sola dönük bakışı, CHP Baykal eliyle tamamen sağa çekmişti. CHP, MHP ile milliyetçilik söylemi yarışına girişmişti. Bunun en önemli nedeni ise Kürt sorunuydu.

CHP'nin sözde solculuktan bile uzaklaşması başta Aleviler olmak üzere tabanın belirli kesimlerini arayışa itmişti. EDP'nin kuruluşu bu süreci hızlandırmıştı. Tamda bu süreçte sistemin görünmez eli Baykal'a kaset operasyonu ile hem Alevi, hem Kürt birisi olan Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getirmişti. O yıllarda CHP tabanında ki huzursuz olanların gazı alınmış Kılıçdaroğlu ile CHP ye dönük umutlar yeniden yeşertilmişti. Oysa Kılıçdaroğlu silahı, içinde mermi olmayan boş bir araçtı. Ama yine de CHP'ye yeni bir kredi vererek Aleviler ve bazı yüzü sola dönük insanlar CHP'ye dönmüşlerdi.

Kılıçdaroğlu'ndan umut beklemek ''Godot'u beklemek '' gibi bir şeydi. Çünkü sorun yapısaldı. CHP devletçi bir partiydi. Bir lider ya da vekil ile değişmezdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Belediye başkanlıklarında da sağcı adaylardan umut beklemek çözüm olmadığı gibi CHP'nin yapısal çizgisini ortaya koyuyordu.

CHP İnönü eliyle Ortanın solu gibi görünerek sistemi konsolide etmek isterken, Kılıçdaroğlu için, artık bir Kürt realitesi karşısında, sistemin temel kodlarının değişmemesi için sağcılaşmak ve devleti savunmak kaçınılmaz olmuştur.

Dokunulmazlık oylamasında CHP'nin ve özellikle Kılıçdaroğlu'nun tutumunu onun sistemi koruyan yapısal tutumu ile açıklamamız sanırım doğru bir tutum olur.

Celal DENİZ

 

 

ORTANIN SOLUNDAN MERKEZ SAĞA CHP