DERSİM

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Artık bende geçmişimle yüzleşme zamanımın geldiğine inanmaktayım. Çocuk yaşta gittiğim yatılı okulda yaptığım bir çok hatadan dolayı etkilenen üzüm bağları sahiplerinden ve bilhassa Hulusi beyden özür dilemem gerekirse bu gün dilerim. Yatılı okuldaki yaşantımız içinde Alev’inde yemekhaneden tuzluk ve ekmek çıkardığı için, yemekhane sorumlusu Bayan Corman dan özür dilemesi gerekirse, oda rahmetli Corman dan özür diler. Rahmetli Ünlü’nün de öğretmenler odasındaki imtehan kağıtlarını değiştirdiği için, bu dünyadan göç etmiş olan öğretmenlerden gerekseydi kanımca özür dilerdi.
DERSİM konusunda çıkan olaylardan birileri özür dilemek istiyorsa dilesin. Bütün bir Türkiye adına özür dilemesini, türbinlere oynanan bir oyun olarak düşünmekteyim. Dersim olaylarında ülkede bir tek parti var, ve bu bir tek parti bütün Türkiye’nin partisi. Ülkemizi temsil eden bu parti içindeki insanlar ve bütün ülke halkı bir bütün olduğundan, ülkede yapılan her işte payı olduğunu gerçeğinden kaçamayız. O tarihte yaşayan babamın, annemin hatta 1938 yılında doğan ablamında sorumlu olduğunu söyliyebilirmiyiz. Dersim olaylarını sadece 1937 ve 1938 senelerindeki olaylara bakarak değerlendirirsek hata ederiz. Tarih konusunda kendimi yeterli addetmediğimden dolayı, hadiseleri alt alta koyup, orada bırakmak istemekteyim. Her olay, yaşandığı şartlar içinde mütalaa edilmesinde yarar olduğunu bir hakikattir.
Osmanlı döneminde Horasan’dan göç ederek gelenleri, Osmanlı Devleti, bu günkü Tunçeli’ne yerleştirir. Horasan’dan gelen bu göçmenler yerleştikleri yöreye, geldikleri yörenin ismini vererek, bu yerleşim yerine DERSİM derler. Dersim’de ilk isyan 1847 senesinde İnglizlerin kışkırtması ile başladığı, Osmanlı arşivlerinde bulunmaktadır. Osmanlı döneminde Dersim’deki olaylara ‘’ Ayaklanma’’ olarak bakılmış . 1877-78 senelerinde tekrarlanan bu isyanlarda Osmanlı hep vaad vererek isyanı bastırmaya çalıştığı bir hakikattir. 1885 ve 1892 senelerinde hem asker vermemek hemde vergi vermemek üzerine isyanın tekrar çıktığı bilinir.
İnglizlerin Anadoluyu parçalama girişimlerinde Osmanlı’yı arkadan vurmak için yörede yaşayan hem Ermenileri hemde, Dersim’lileri kışkırttığı, İngliz ve Osmanlı arşivlerindedir. İnglizlerin bilinen taktikleri ‘’ Bir ülkeyi bölmek istiyorsan, ülke içindeki insanları bir birine düşür ve idareyi zayıflat ‘’ politikasını, Anadolu için uyguladığı bilinmekteydi. Ülkenin içinde haberleşme, yönetim ve yürütmenin zor şartlarda icra edildiğini kabul etmek gerekir. Bu nedenle şiddete şiddetle cevap verilmesi hatta ‘’ sallandırın bir kaçını, bak bakalım bir daha isyan çıkarmı’’ felsefesinin, o tarih için tatbik edilen siyaset olduğunu unutmamak lazım. Bu doğrumu yahut değilmi diye sorgulamak istememekteyim.
Dersim’de yaşayan Ehl-i Beyt soyundan Ocakzade kökenli Şeyh Hasan Kürt ve Abasan Aşireti reisi Şeyh Seyit Rıza önderliğinde 20-21 Mart 1937 senesinde asker ve vergi vermemek için Develete isyan ederler. Singeç köprüsünün açılışı için köprü başına konan karakolda bulunan 33 asker, isyancılar tarafından acımasızca öldürülür. Bu bardağı taşıran son damladır. İsyanın bastırılması için harekete geçmenin kırılma noktası burasıdır. Bu isyana Kureyşan aşiretinin başı çekerken Demenan Aşireti , Haydaran Aşireti , ve Yusufan Aşiretlerininde katılımıyla isyan tırmanır. 6000 isyancının etrafa korku saldığı hadiseleri bastırmak için binlerce asker yöreye sevk edilmiştir.
Yapılan harekatta, sarp kayaların bulunduğu bölge içinde eşkiyanın yöreyi çok iyi bildiğinden, Devletin güçleri başarı sağlıyamadığı bir gerçektir. Sabiha Gökçen’in yönettiği onbeş uçaklı hava harekatı, Laş bölgesinde toplanan isyancıları bombalıyarak büyük kayıplar vermesini sağlamıştır. Askerin vurucu gücü etkisini göstermiş, isyancılar barış görüşmek istiyerek Erzincan’a gelirler. Vilayet konağına gelen aşiret Şeyh’leri tutuklanır.
Bunlardan 6 adedi yörenin Umumi Müfettişlerinin direktifleri içinde yargılanıp idam edilmiştir. Bunlar ‘’Şeyh Seyit Rıza , Resik Hüseyin , Şeyh Seyit Hüseyin, Fındık Ağa , Hasan Ağa, Kureyşanlı Hasan ve Şeyh Mirza nın oğlu Ali Ağa’’ dır. Diğerleri ise çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır. Yargılama adilmi değilmi diye değerlendirmenin yalnış olduğunu düşünmekteyim. Günün şartları, yeni kurulan bir Cumhuriyetin zorlukları, gelir seviyesi düşük bir Devletin toplayamadığı vergilerin yükünü ağır hisseden idare, ve bu arada 1933 senesinde Osmanlının Düyunu Umumiyeye olan bütün borcunu tamamen ödemesi, Bütçesinde önemli zorlanmayı getirmiştir.
1938 senesinde Kureyşan Aşiretinin iddia edilen, ‘’idam edilenlerin intikamı’’ adı altında isyan etmelerine karşı başlatılan harekatın yapılmasını, o tarihteki Başbakan olan Celal Bayar ın verdiği, kaynak belirtilmeyen bilgiler içindedir.
Dönemde yaşamış bulunan Muhsin Batur’un hatıratında, ‘’Dersim’’ konusunda bir bölüm olmayacağını söylerken neyi ima ettiği bilinmemektedir. Üç ayrı isyan ve bu isyanların bastırılmasında hayatlarını kaybedenlerin sayısının önemi olsada, isyancıların da ülkemizi müdafaa etmekle görevli askerlerimizi öldürdükleri bir başka gerçektir. Daha sonraları çıkan mecburi göçe tabi tutulma kanunları ve isim değiştirme kanunları, Dersim adını Tunçeli olarak değişikliğe uğratmıştır. Mecburi göçe tabi bırakılan Dersimli aşiretlerden bazı aileler Diyarbakır, bazıları Hakkari ve Elazığ’da yerleşmeleri sağlanmıştır.
13 Aralık 1925 senesinde çıkarılan 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması ile ilgili kanunu çok iyi okumak gerekir. Bu kanun ‘’Şeyhlik, Müritlik, Dedelik, Dervişlik, Seyitlik .... gibi ünvan ve sıfat memnudur ’’ Demektedir. Kanımca bu kanunun çıktığını ve bunun yürürlükte olduğunu, ülkede yaşayanlar dikkate almadığını düşünmekteyim.
Her ne başlık altında olursa olsun, bir ülkede isyanın her ne konuya dayalı olursa olsun meşru saymak mümkün olmadığı düşünmekteyim. Hiç bir Askerimizin ve hiç bir vatandaşımızın hayatı, feda edimeyecek kadar kıymetlidir. Başka ülkelerin emellerine hizmet etmeme pahasına, bu ülke hepimizin. Mustafa Kemal’in Dersim’lilere söylediği gibi ‘’ Biz bir milletiz, bundan başka gideceğimiz yer yok, bunu böyle bilir, böyle söylersek içerde ve dışarda kimse bizi bölemez’’ diyerek olayı tanımlamaktadır.
Bu günlerde bütün halk bu konu üzerinde düşüncelerini yoğunlaştırırken, birileride bir başka ikbalin peşinde olduğunu düşünmekteyim. Genç Zabit Kubilay’ın başını din adına kesenlerin uzantıları, Dersim isyanlarını örnek gösterek Kubilay olaylarında adları geçenlerinde fiillerinden aklanması üzerinden siyaset yapmaya yeltenmelerini görmek, beni derinden yaralamaktadır diye bir sözüm geldi söyledim Hem Nalına Hem Mıhına .


DERSİM