Nimetini yiyen, külfetine de katlanır!..

YAYINLAMA: 21 Temmuz 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 21 Temmuz 2016 / 20.00

Gazetedeki odamda arkadaşlarımla sohbet ediyoruz.

Aramızda yabancı bir de profesör var.

Şu soruyu soruyor:

Darbe teşebbüsünü anlıyorum. Başarılı olamadılar. Ama cemaat ve Fetullah Gülen meselesini anlayamadım. Onlar mı darbeye teşebbüs ettiler? Bu adamlar kim? Niye böyle bir şey yapsınlar ki? Hem böyle şeyler yapmak için çok para gerekir? Parayı nasıl buldular? Banka falan mı soydular?

 

Arkası arkasına o kadar çok soru sordu ki, aklımda kalanları yazdım.

Sorulara kimseden bir cevap gelmedi, herkes bana bakıyor!

Ben bu soruları onun anlayacağı şekilde yanıtlayamam, siz cevap verin, ben tercüme edeyim” dedim.

Bi arkadaşım başladı bir şeyler söylemeye, ama yetersiz! Başkaları da teşebbüs etti, ancak profesör hemen karşı sorularla anlatılanların anlamsızlığını ortaya koydu.

 

Lütfen siz de deneyin. Bir yabancıya bu işi nasıl anlatacaksınız, düşünün! Zor, çok zor…

Cemaatçi, Fetullahçı ne demek vallahi anlatamadık!..

Peki, sizin cemaatçı arkadaşlarınız var mı?” diye sorunca, bu kez hepimiz birbirimizin yüzüne bakıp gülüştük!

Bir arkadaşım, “Varrr, hem de çok” demez mi?

Bu sefer hepimiz koro halinde, “Var var, cemaatçi çok tanıdığımız var…” demek zorunda kaldık!..

 

Peki, arkadaşınız cemaatçi, yani bu ne anlama gelir? İyi bir insan mıdır? Kötü müdür? Cemaatçinin  ne gibi bir ayrıcalığı vardır?

Bu soruyu yine kimse yanıtlayamadı!

Cemaatçiler kendilerini sorulduğu zaman açıklarlar mı?  Bu adamlar açıkça veya gizli gizli toplanırlar mı? Bir kişinin cematçi olduğu nasıl anlaşılır?

 

Yine sessizlik! Benim tekrar müdahale etmem gerekti.

Bak..” dedim, “Bunlar kavun değil ki şeyini koklayıp anlayasın!..

Bu kez kavun ve koklamak ne demek diye sordu, bu arada onu da anlatmam icabetti!

Birden aklıma, oda seçimleri geldi…

Cemaatin gücünü anlatmak için belki güzel bir örnek olurdu…

Başkanlığa adaylığını koyuyorsun, cemaatçileri iyi bilen yakın bir arkadaşın oy kullanacak cemaatçileri gezip veya telefonla arayıp oy istiyor…

Hah, şimdi oldu, konuya girebildik” dedi profesör…

Peki, cemaatçiler kendi adamlarını başkan seçtirince ne oluyor?

Güçleniyorlar tabii…
Nasıl yani? Odanın parasını mı yiyorlar?

Yok, öyle değil. O mevkinin yarattığı imkanlar var. Tanınmışlığın getirdiği avantajlar var. Birçok bilgiye herkesten önce sahip olma üstünlüğü var. Sonra bu işi yalnız Gaziantep için düşünme. Özellikle başkent, devletin yönetildiği Ankara’da ve uygulamaların yönlendirildiği İstanbul’da, bütün bu nimetleri kullanabilirsin. Devletin bilgilerini taşıyan, seni avantajlardan yararlandıracak yandaşlar, ‘al gülüm-ver gülüm’ metaforuyla seni uçurabilirler.

 

İyi, iyi açıldınız!.. Anlamaya başladım. Başka örnekler var mı?

Hiç konuşmayan bir arkadaşım da, GAÜN’ü örnek verdi.

Bizim Gaziantep Üniversitemiz geçen günlerde rektörlük seçimi için sandığa gitti. En çok oyu, eşi Yeni Akit Gazetesi yazarı olan bir profesör aldı. Bir Gaziantep Milletvekili de  bu profesörü deşifre edip, YÖK’ün dikkatini çekti. Aman ha, bu adam tehlikeli dedi.
Adam cemaatçi mi yani? O zaman ona oy verenlerin de çoğu cemaatçi demektir, değil mi?

 

Arkadaşım bu yoruma yanıt veremeyince yine ben girdim devreye.

Tabii tam bilmiyorum ama, öyle kokular var! Adamın duruşu da onu gösteriyor. Paralel yapının Diyarbakır’da imamlığını yapmış. Ancak, diğerlerini de değerlendirmek lazım. Aralarında broşür bastırıp dağıtan, promosyon için anahtarlık dağıtanlar da varmış!

Neee, anahtarlık mı dağıtmışlar?

“Yok yok, şaka olsun diye söyledim. Ama broşür dağıtan birini biliyorum, hatta yazdım da, bir itirazı da olmadı. Zaten elimde dosyası vardı. Bu arada yeri gelmişken söylemeliyim, ilk beşin içinde rektörlüğü hakeden bir tek aday var, o da Metin Bayram.”

 

Sorular daha çok ama profesörün bir sorusunu daha köşeme taşıyıp bitiriyorum.

Gaziantep’te bildiğim kadarıyla subay, hakim, savcı, bürokrat falan çok tutuklanan oldu. Peki, işadamlarından oldu mu?

Bu konuyu da bu işlerin uzmanı olan arkadaşımız yanıtladı.

Hayır olmadı. Bir tek Taner Nakıboğlu tutuklandı. Bir de Ali Yener var, ama onun durumu başka, cemaaçilikten değil.
Bu durumda Gaziantep nur-pak bir şehir o zaman. Demek hiç cemaatçi yok. Bütün işadamlarını tebrik ederim.

Yok sayın profesör, öyle değil. Daha erken, bekliyoruz. Aklar-Karalar var, uzunlar-kısalar var. Karınlarında ağrılar olanlar var. Her kapı çalışında gidip-gelenler var. Eeeh, nimetini yiyen külfetine de katlanır…



 

 

 

 

 

 

Nimetini yiyen, külfetine de katlanır!..