Cumhurbaşkanının görev süresi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kraliçe II. Elizabeth tarafından nasıl içtenlikle karşılandığını ve görkemli ağırlandığını hep birlikte gördük.
İngilizler’in senede bir veya iki devlet adamına böyle bir program uyguladığını biliyorum. Kraliçe’nin ayrıca Gül Ailesi’ne olan yakın ilgisi de gözden kaçırılmamalı.
Yalnız İngiltere değil, Gül, davet edildiği bütün ülkelerde büyük itibar görüyor.
Acaba, deyip düşünüyorum, Gül, dışarıda içeriden daha mı çok seviliyor, takdir ediliyor?
‘Hoppala...’ demeyin hemen.
***
Devletin en uç noktasındaki insana, yani Cumhurbaşkanı’na gazeteciler soruyor:
“Efendim Cumhurbaşkanlığı süresiniz kaç yıl?”
Cumhurbaşkanı da yanıtlıyor:
“Bilmiyorum, YSK bilir!”
Hangi demokratik ülkede gazeteciler bir Cumhurbaşkanı’na böyle bir soru sorma ihtiyacını hisseder ve daha da vahimi nasıl böyle bir yanıt verilebilir?
Aradan bu kadar zaman geçti, daha bu sorunun yanıtı belli olmadı mı?
***
Her ne ise...
Demokrasilerde çare tükenmez. Ben bu soruyu yanıtlayıp siyasi kulisleri rahatlatabilirim.
Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 7 yıldır.
Çünkü, 5 yıl olursa, gelecek sene (2012) seçimlere gitmemiz gerekir. Oysa, henüz yeni anayasamız, olacaksa ‘Başkanlık’ sistemimiz hazır değil. Zamana ihtiyaç var. İşte tüm bu nedenlerle Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresini 7 yıl yapıp, bu zaman içerisinde gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra 2014 yılında yeni Cumhurbaşkanı’nı seçebiliriz.
***
Belediye seçimleri 5 yılda bir yapılıyor. En son 2009’da yapıldığına göre demek ki seçimler 2014’te yapılacak.
Milletvekili seçimleri 4 yılda bir yapılıyor, bir sonraki seçimler 2015’de yapılacak.
2014’te her iki seçimi, milletvekili seçimlerini bir yıl öne alarak, birlikte yapabiliriz.
Böylece AK Parti yeniden güven tazeler, tekrar güçlü bir şekilde iktidara gelir, hemen akabinde de ‘Başkan’lık seçimini yapar, 2024 yılına kadar (5+5) istikrarı, büyümeyi ve huzuru garanti ederiz.
Demokrasilerde çare tükenmez derken bunu kastettim. Yani, birileri çıkar doğruyu söyler, demek istedim!
***
Ancak, demokrasilerde her doğru tam doğru olmayabilir.
Biraz açıklamak gerekirse, Gül’ün şike yasasını hemen onaylamaması biraz anlamlı.
Şike yasasına karşı çıkan güçlü iradelerden birisi Bülent Arınç’ın, “Cumhurbaşkanlığı noter müessesesi değildir” demesini çok önemsiyorum. Çünkü ben şimdiye kadar hep öyle biliyordum, ama değilmiş!
AK Parti Trabzon Milletvekili ve eski Spor Bakanı Faruk Özak’ta çok tepkili. “Bu yasayı ben yaptım. Hem de çok uzun uğraşılar sonucu, hemen herkesin fikrini alarak tam bir konsensus içinde çıkardık kanunu. Şimdi, ben daha 6 ay önce çıkardığım kanunu ortadan kaldıran yeni bir kanuna nasıl evet diyebilirim?” diyor.
***
Dün akşam Cumhurbaşkanı Gürcistan’a giderken gazeteciler fırsatı kaçırmadılar hemen ‘şike’ yasasını sordular.
Hep güler yüzlü olarak bildiğimiz Gül’ün suratı bayağı asıktı ve rahatsızlığını da belli etti soruya cevap verirken:
“Altı ay önce çıkmış olan bir yasanın daha düzgün çıkması gerekirdi. Bu yasayla ilgili açıkçası rahatsızlığım var. Yasanın dikkatli bir şekilde incelenmesi gerekiyor.”
***
Galiba böyle bir şey ilk kez oluyor.
Gül, yasayı veto edip TBMM’ne gönderebilir. Yasayı onaylasa bile, bu işi gönülsüz yapacağı aşikar. Bülent Arınç’ın sözlerini de dikkate alırsak, Cumhurbaşkanı Gül’ün 2014 senaryosu için emrivakiye gelecek bir insan olmadığı neticesini çıkarabiliriz.
Tabii bu arada akla gelmeyecek hastalıklar da çıkabilir, başka şeyler de olabilir ve bir bakarsınız tüm dengeler değişebilir.
Demokrasilerde bir den fazla doğru olabilir ve bu nedenle de çareler tükenmez.
***
AK Parti, CHP ve MHP’nin ender de olsa ortak bir yasa çıkarmaları sizi hiç şaşırtmıyor mu?
Bu son derece yakışıksız şike yasasının kamuoyu tarafından daha iyi anlaşılması için bayrak açan, Cumhurbaşkanı Gül’e veto etmesi için mektup yazan Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın gayretlerini saygı ile karşılıyorum.