Halep’ten Antep’e Antep’ten Gaziantep’e…
Şampiyonlar Ligi’nde İstanbul’da Arena’ya gelen rakipler, Türkçe/İngilizce yazılı, “Cehenneme Hoşgeldiniz” pankartlarıyla karşılanırdı.
TSK da Suriye’ye, egemen başka bir ülkenin topraklarına girince, böyle bir pankartla karşılaşmadı, ama hepimiz biliyoruz ki, derin bir bataklığa girdik.
Gerçi PYD lideri Salih Müslüm’ün, “Türkiye, Suriye batağında çok şey kaybedecektir. Türkiye bozguna uğrayacaktır” lafının da anlam itibariyle Arena’daki pankarttan bir farkı yok.
Suriye’ye 5 çayına gitmediğimizi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Artık hiç kimse Suriye meselesini Türkiye’nin içişlerinden bağımsız olarak göremez, bu şekilde düşünemez, davranamaz…” kesin yorumundan burada kalıcı olacağımızı pekala çıkarabiliriz.
PKK ile savaş 32 yıldır sürüyor. Geldiğimiz son nokta Cizre’de 10 ton patlayıcı ile 11 şehidin verilmesi.
Suriye ile olan meceramızın ise 6’ıncı yılına girdik.
Türkiye’de 4 milyonu aşkın, Gaziantep’te de 700 bin Suriyeli komşumuzu misafir ediyoruz.
Onlar burada, biz de orada kalıcı olabiliriz!..
Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan her fırsatta diyor ya, “Suriye ile ilgili kararı Suriye halkı verecektir!..” diye.
Suriye nüfusunun yarısı yurt dışına kaçtı. Kaçanların çoğunluğu Türkiye’ye sığındı. Yani demem o ki, ülkemizde yaşayan 4 milyon Suriyeli’nin vekaleti bizde olduğuna göre, Suriye’de biz de varız!
Hem zaten Halep bizim vilayetimiz değil miydi? Şunun şurasında aradan kaç sene geçti ki! Esad daha o zaman ana rahmine bile düşmemişti.
Size yakında yeni okuduğum Flavia Amabile ile Marco Tosatti’nin yazdığı ‘Halep’in Baronları’ kitabından uzun uzun söz edeceğim. Suriye’de bir otel, bir aile ve Ortadoğu’nun son yüzyılını anlatan kitap bugünlere ışık tutuyor.
Baron Oteli hala duruyor. Otelde kimler kaldı, neler konuşuldu, neler yenildi içildi, hangi anlaşmaların alt yapısı hazırlandı, hepsi bu otelde gerçekleşti. Osmanlı Devleti’nin parçalanması, casuslar, işbirlikçiler bu kitapta anlatılıyor.
Halep o zaman bir efsaneydi. Çarşıları ile, zenginliği ile, kültürü ile Ortadoğu’nun en önemli kenti, merkeziydi.
Antep ise Halep’e bağlı bir kasabaydı!
Şimdi Halep yok artık! Tekrar eski günlerine dönmesi bir hayli zor.
Ama bundan böyle Gaziantep var. Ortadoğu’nun en önemli şehri. Sanayisi, ticareti, lojistik konumuyla Ortadoğu’nun üretim, para-finans merkezi, üniversiteler şehri…
Uzun, ince bir yola girdik.
Gece gündüz gideceğiz…
Halimiz ne olacak, Allah bilir…