Fıstığı durmadan yazınca hata oluştu!
Bugünlerde fıstıkla yatıp fıstıkla kalkıyoruz.
Gaziantep’te fıstık hasadı mevsimi. Ürün bol, ancak susuzluktan dolayı kalitede ve kalibrasyonda gerileme, üreticide de “daha iyi olabilirdi” havası var!
Fıstık festivali yaklaşıyor, bu ayın 23’ünde…
Fıstık Park çok güzel oldu, çalışır durumda ama henüz resmi açılışı yapılmadı.
Bütün bunların üzerine önceki gün yine fıstıklı, mutlu kültürel bir olay oldu. Bizim gurbetteki Romani bambino (Romalı çocuk) doğduğu kente döndü.
Adana müzesindeki stel (mezar taşı) eskortla Gaziantep’e, Zeugma Müzesi’ne getirildi. Artık yaşamını sonsuza kadar burada sürdürecek.
Stelin elinde tuttuğu fıstık cumbası doğduğu kentin bereketini, kültürel zenginliğini vurguluyor.
İsmet İnönü Gaziantep’e geldiğinde, bütün ikramların hepsinde bol fıstık varmış. Bir bardak su isterken, “Aman içine fıstık koymayın” diye espri yapmış, ama bizim de fıstığa sevgimizi bir anlamda perçinlemiş.
Ben de bu hafta başında çok sevdiğim fıstığı yazarken baklava ile karıştırdım. Şöyle demiştim:
Fıstık konusunda en büyük teşekkürü Gaziantep Sanayi Odası hak ediyor.
Burada emeği geçenlere, özellikle de Genel Sekreter Kürşat Göncü’ye teşekkür etmek lazım. İyi ki fıstığın ismini tescilletmişler, patentini almışlar, ‘antepfıstığı’ olmuş.
Yoksa Urfalılar bugün bu işleme asla razı olmazlardı. Çünkü artık fıstık Antep’in tekelinden çıkıyor. Urfa’da ağaç sayısı Antep’i çoktan solladı. Üstelik daha genç ağaçları ürün vermedi. Yani, her geçen gün onlar daha ileriye gidecekler. Ama adı: Antepfıstığı.
Gaziantep Ticaret Odası’ndan bir yetkili daha yazım gazetede yayınlanmadan (benim yazılarım gazetemizin internet sayfasına gece yarısından önce giriyor) gayet nazik bir iletiyle tescil belgesini gönderdi. Köşeme alıyorum. Antepfıstığının tescilini uzun uğraşılardan sonra yaptıran Gaziantep Ticaret Odası.
Ben ne yaptım? Bu çok değerli hizmeti Gaziantep Sanayi Odası’na mal ettim. Bu hatamdan dolayı özür diliyorum.
Hata şöyle gelişti.
Gaziantep Sanayi Odası, baklavanın tescilini ve coğrafi işaretini alırken, yakından izlediğim ve küçük de katkım olduğu için biliyorum, çok ama çok emek verdiler, cansiperane çalıştılar. Özellikle AB’de bayağı savaştılar.
Bir an için ikisini karıştırdım. Ama ne İsa’ya, ne de Musa’ya yaranabildim!
Telefon açanlardan birisi de GSO Genel Sekreteri Kürşat Göncü’ydü. “Abi, beni bu işlere neden alet ediyorsun, ismimi kullanıyorsun?” demez mi?
Her iki Oda’ya da gönül dolusu teşekkürler. Bu tescilleri yapmakla Gaziantep’e sağladıkları fevkalade yarar ilerleyen senelerde daha da iyi anlaşılacaktır.
Dünya gastronomi ödülü kazanılırken bütün bunların başarının payandası olduğu unutulmamalıdır.