TEK TİP TOPLUM İÇİN TEKLEŞMİŞ MEDYA GEREK
Başarısız darbe girişimi sonrasında fırsatı ganimet bilen AKP, devletin yeniden yapılanmasını sağlamak için OHAL yasaları ile ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Olağan demokratik yöntemlerle iktidarını sürdüremeyen AKP darbe girişimimi bahane ederek iktidarını güçlendirmenin yolunu arıyor.
İktidarını güçlendirmek isterken de kendine muhalif olan her sesi kısmak istiyor. Parlamentonun fiilen devre dışı bırakıldığı bir süreçte şimdi de 23 TV ve radyonun sesi kısıldı, kapatıldı. Neden?
Tek devlet, tek millet, tek dil söylemi AKP’nin, devletin tek tip toplum yaratma planlarını sahiplendiğini gösteriyordu. Tek tip toplum yaratmak için ideolojik hegemonya araçlarını ele geçirmek gerekiyordu. Havuz medyasının oluşturulması bu planın bir parçasıydı.
Ancak medyada farklı seslerin olması tek tip toplum yaratmak isteyenlerin planlarını bozuyordu. Mesela Kürt illeri yakılıp yıkılırken havuz medyasının göstermek istedikleri ile muhalif medyanın gösterdikleri farklıydı. Toplumda itiraz oluşturacak bilgiler, görüntüler olmasındı. Bir günde 7 gazetenin manşeti aynı elden çıkmış gibi hazırlanmalıydı. Farklı bir manşet bu planı bozacaktı.
İşte bu nedenlerle bugün muhalif kanallar susturuldu. Çünkü medya toplumun dünya görüşünü şekillendirmekte, düşünce ve fikirlerin temel kaynağı olabilmektedir. Medya, toplumun düşünce ve davranış biçimine etki edebilmektedir.
Medya, sistemin çıkarlarını koruyabilmek için, sistemin hegemonyasını kalıcılaştırması açısından toplumu ikna rolünü oynayarak kitleleri edilginleştirebilir, gerçeklerden uzaklaştırabilir. Bu nedenle de kitleler farkında olmadıkları hegemonik baskının altında egemenlerin çıkarlarının gönüllü savunucusu olabilmektedirler. Medyanın bu yöndeki gücü topluma kolay ulaşılabilir olmasından gelmektedir.
Bugün AKP’nin yaratmak istediği toplum yapısı İslami ve milliyetçi temelde farklılıkların yok sayıldığı bir kültüre dayanmaktadır. Bunu mevcut medya yapısı ile yapmak için farklı olanların sesinin kısılması gerekmektedir.
Bugün mevcut medyanın diline baktığımızda milliyetçiliği, ırkçılığı empoze edebilen, toplumsal nefreti kışkırtan, cinsiyetçi bir dili hakim kılan ve öfke üretimini her alanda mümkün kılan bir yapıya sahiptir. Bu meyanda medya, yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak toplumsal bilinci egemen ideolojinin yörüngesinde biçimlendiren bir işleve sahiptir. Erdoğan’ın özellikle Kuvvetler uyumu düşüncesinin en önemli ayağını bağımlı medya oluşturmaktadır.
Erdoğan’ın Kuvvetler uyumu politikasına geçebilmek için muhalif seslerin sesinin kısılması gerekmekteydi. AKP bu olanağı darbe girişimini bahane ederek buldu.
Oysa haber alma özgürlüğü ifade özgürlüğünün bir parçasıdır. Her insanın haber alma, bilgiye ulaşma hakkı vardır. Anayasanın 25. Maddesi bu hakkı teslim eder.
Anayasaya göre ‘’ Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar’’
Ancak anayasa bu maddeyle ifade özgürlüğünü teslim etse de bir başka maddede ‘’milli güvenliği ve kamu düzenini bozma’’ gerekçesi ile de sınırlandırılabilmektedir. Bugün kapatılan televizyon ve radyolar ‘’milli güvenlik’’ gerekçesi ile kendine yasal zemin bulmaktadır. Burada sorulması gereken şudur; kapatılan radyo ve televizyonların milli güvenliği tehdit edecek hangi yayını olmuştur? RTÜK tarafından hangi uyarı yapılmış, idari ve cezai hangi soruşturma açılmıştır?
Zarok TV bir çocuk televizyonudur. Dili Kürtçedir. Böyle bir televizyonun Kürtçe yayın yapması iktidarı rahatsız etmiyorsa Şirinler adlı çizgi filimin içeriği mi Milli güvenliği tehdit etmektedir?
Baştan söylediğimiz gibi esas amaç tek tip bir toplum yaratmak istenilmektedir. Devlet şiddet kullanma tekelini yasaklarla sürdürmektedir. Bugün medyaya konan bu yasaklar başta Kürtler olmak üzere, sola, sosyalistlere, Alevilere karşı iktidarın bir şiddet uygulamasıdır. Yeni saldırılarında habercisidir. Bu da iktidarın demokratik yöntemlerle iktidar olamadığını göstermektedir. Yani iktidarın iktidarsızlığının göstergesidir.
Celal DENİZ