Gel ve Git"ler arasında "Doğru" ve Yanlış..."
Yaşam bir çizgidir. Bu çizgide yaşam tarzı, dini inanç, dünya ve siyaset görüşü, genel ahlak vb. genel kabul gören konularda virajlar, kırıklar, kopmalar, dar-dik- geniş açılar yaratılmaktasın/olmaması gerekir. Olmamalı çünkü; insan yaşamı "doğru bir çizgi" ya da " doğruluk" üzerine şekillenir, anlam ve renk kazanır.
"Doğru"ya şekil veremezsiniz. Bilinen, inanılan şeydir sonuçta. Yorum yapmanız da gereksiz olur. Herkesin, dahası sağduyunun beklentisi; "doğru"nun ortaya çıkması, gerçekleşmesindedir öncelik.
"Doğru" herkesin beklediği bir sonuçtur çünkü...
Alkışı da gerektirir.
Ama alkış, sağduyulu çevrelerden geldiğinde anlamlı olur, anlam kazanır elbet.
İşte bu nokta çok önemli...
Alkış tutmanın anlamı; alkışlanan sonucun/olayın özünü bilmek, onu özümsemekle olur, değer kazanır.
Yoksa, biat anlayışından oluşan "alkış orduları"yla günlük zaferler kazanılır, ama tarih böyle eylemleri konu alıp örnek bir davranış olarak göstermez.
Alkışa sunmaz.
"Doğru" her yerde "doğru"dur. Onu gerçekleştirmek/yakalamak bir görev, bir onursal borçtur o işi, kabul edenlere.
Aslında böyle olmak ya da bu yoldan bir sonuca varmak bile alkışı gerektirmeyebilir kimi zaman ... Çünkü, ortada bir görev vardır ve o görev yapılmıştır. Böyle bir alkış, sanki yapılamayacak/başarılamayacak bir işi yapmış olmakla o kişiye ayrıcalıklı konumuna yükseltmek olmaz mı?
Maalesef bu durum kimi toplumlarda çokça yaşanıyor günümüz.
Başarılan bir iş, sanki görev değilmiş gibi görev yapanlar alkış bekliyorlar.
Alkış, olayın dışındaki kişi ve gruplardan gelmeli.
Dağdan/bayırdan, ovadan toplanan "bindirilmiş kıtalardan ya da körü körüne partizan yapılmış topluluklar"dan gelmemeli alkış...
Xxx
Doğru bir çizgide, doğru yolda olmak, yürümek her babayiğidin başarabileceği iş olmadığı bir dönemi yaşıyoruz toplumsal anlamda.
Özellikle siyaset dünyamızda oluşan "biat anlayışı" nedeniyle de, doğru bir çizgide yürüme zorluğu nicedir yaşanıyor ülkemizde...
Baş ne diyor, ne emrediyorsa; hiç düşünmeden yerine getiren kimi kafalar demokrasinin bu ülkede yerleşmesini, gelişmesini engellediklerinin farkında bile değiller, maalesef.
Çünkü, böyleleri "biat kültürü"nü inkar edecek kimliği kazanmamışlar da ondan...
Ne öğretilmişse - dikkat, öğrenmiş demiyorum- onu bir papağan gibi söyleme ve eyleme dönüştürmeyi yaşam tarzı olarak görev bilirler böyleleri...
Bu durum; toplumsal anlamda pozitif bir kimliği zaman içinde eritip "biat kulu" yapanların günahı...
Demokrasinin ne olup- olmadığını öğretmeden, demokrasi kültürü kazanılmadan, "biat kulu" durumuna düşürülmüş yurttaşlarla sandığa gidip "demokrasicilik" oynamak varken işi zora, tehlikeye sokmak hangi "üçkağıtçı zihniyet" in işine gelir?
Demokrasi varsa; o zaman bu sistemin ön ve vazgeçilmez koşulu bu kültürü topluma kazandırmadan yapılan her seçim bir "oyun" olmaktan öteye varmadığını bilmemiz gerekiyor.
Toplumsal anlamda bugün bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Günümüzde siyasetçi geçinen kimileri; aydınların önünü kesip saf dışı bırakmalarının yarattığı
natürmort bir siyasi tablo var ortada şimdi.
Ah... Siyasette "doğru" ile "yanlış"ı ayırabilen genel kültürüne kavuşabilsek.