KARABULUTLARI DAĞITMAK MÜMKÜN
Olağanüstü hal uygulamaları artık devletin otoriterleşmede sınır tanımadığı bir boyuta yol açtı. Artık valiler en ufak gösteri, basın açıklamasını bile yasaklayabiliyorlar. Gaziantep valiliği 7 ila 16 Ekim günlerinde açık alanlarda her türlü gösteriyi, eylemi, etkinliği yasakladı. Bu yasaklar tüm Türkiye'de farklı şekillerde sürüp gidiyor.
OHAL önlenen darbenin bir daha tekrarlanmaması ve darbenin unsurlarına karşı bir tedbir olarak ilan edilmişti. Ancak uygulamalar gösterdi ki AKP kendi iktidarının güçlendirilmesi için fırsatı ganimet bildi. Ülke de ki tüm muhalif seslerin etkisizleştirilmesi için OHAL yasaları birer fırsata dönüştürüldü.
Yozgat Valisinin alkollü mekanları kapatma sonrası yaptıkları açıklamalar da OHAL'in nasıl bir keyfiyete dönüştürüldüğünün somut kanıtı oldu.
Devlet sadece otoriterleşme ile kalmıyor tek tip bir toplum yaratmak için de OHAL dönemini kullanıyor. Bunun için İMC; HAYAT; TV 10 gibi televizyon kuruluşları kapatıldı. Medyada tek tip habercilik yaratarak toplumun dizaynı öngörülüyor.
Öte yandan çatışmalı süreçte de devlet bütün gücüyle ilan edilmemiş savaşı sürdürüyor. PKK'yi etkisiz kılmak için askeri alanda her türlü silahı kullanmaktan sakınmıyor.
Sivil siyaseti etkisizleştirmek için meclis fiilen devre dışı bırakılmış ülke KHK'ler ile yönetiliyor. HDP'ye karşı itibarsızlaştırma topyekun bir savaş haline dönüşmüştür. Kürt siyasetinin etkin olduğu belediyelere kayyum atanmaya devam ediyor.
Şiddet ülkenin özellikle doğusunda olmak üzere her yanda can almaya devam ediyor. Son olarak Yüksekova'da sözde kendiliğinden ateş alan zırhlı polis aracından çıkan mermilerle dört vatandaş öldürülüyor. Ertesi gün yine Şemdinli'de askeri karakola dönük PKK tarafından bombalı araç patlatılıyor 17 asker ve sivil insan yaşamını yitiriyor.
Bu anlamda bakılırsa ülkede karabulutlar gökyüzüne hakim olarak görülmekte toplumda bir korku bir sinmişlik görülmektedir.
Ama bu karabulutları ortadan kaldıracak, ülkeyi güllük gülistanlık olmasa da bir nebze gerginlikten uzaklaştıracak huzur ortamını sağlayacak güçlü bir muhalefette ortada henüz görülmemektedir. Bir çok barış ve özgürlük isteyen güçler durumu değiştirecek örgütlülükten ve güçten yoksun.
CHP ve MHP sistemin bekası adına AKP'ye koltuk değneği olmaktan vaz geçecek gibi görünmüyor.
Peki bu durum nereye kadar sürecek?
AKP'ye, Erdoğan'a kimler nasıl ve ne şekilde dur diyecek? AKP Kürtlere karşı topyekun savaş stratejisinden vaz geçecek mi ya da vaz geçirilecek mi?
Bu soruları çoğaltmak mümkün. Ancak esas olan cevapları çoğaltabilmektir.
AKP şu anda ciddi bir şekilde seçimlere hazırlanmaktadır. Bütün parti örgütleri şimdiden seçimlere dönük dizayn edilmektedir. Her ne kadar başbakan erken seçim ile ilgili soruları geçiştirse de AKP baskın bir seçime hazırlanmaktadır. OHAL döneminde muhalefetin sindirilmesi ve devamında yapılacak bir seçimde AKP güçlü bir iktidar hesabı yapmaktadır.
Muhalefet ise seçimlere dönük en ufak bir hazırlık içinde görülmemektedir. Oysa AKP'nin bu otoriterleşmesinin önünü kesecek olan, seçim sürecinde muhalefetin göstereceği performansa bağlı olarak seçim sonuçları olacaktır. Bu anlamda uzun soluklu, planlı bir seçim kampanyasının hazırlıklarını şimdiden yapmak, halkı ikna edecek bir söylemi ve doneleri hazırlamak başta HDP olmak üzere tüm muhalefetin işi olmalıdır.
Hiçbir otoriter dönem sonsuz değildir. Hele de bizim coğrafyamızda her an dengelerin değiştiği bir ortamda otoriter siyaseti sürdürmek o kadar kolay olmayacaktır. Başarısız darbe girişiminin ardından AKP'nin yeni kapı ruhuna sarılması bile gösteriyor ki güçlü görünen iktidar göründüğü gibi güçlü değildir. Zaten OHAL yasalarını kendi iktidarının korunması için kullanan bir iktidar güçlü olmadığından buna gerek duymaktadır. Muhalefet bu gerçeği bilmelidir.
Celal DENİZ