Piyonların Pişmanlıkları Muteber Sayılmaz

YAYINLAMA: 24 Ekim 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 24 Ekim 2016 / 20.00

İkinci Dünya Savaşı yıllarında dünyada bir anti Komünizm dalgası yayılıyordu. Amerika'da McCarthycilik diğer adıyla ikinci kızıl panik adı altında dönemin komünistlerine yada onlarla irtibatlı olanlara karşı büyük bir kuşkuculuk hakim olmuş bir çok insan komünist olma suçlaması ile karşı karşıya kalmıştı.
Anti kominizim bütün dünyada Almanya'dan, İtalya'ya, Avusturya'dan, İspanya'dan Türkiye'ye bu yıllarda hem devlet politikası olarak uygulana gelmiş, hem de sivil görünümlü paramiliter örgütlenmeler başta ABD olmak üzere devletler tarafından desteklenmiş, teşvik edilmişti.
Türkiye'de 1951 yılında içinde aydınların sanatçıların olduğu TKP tevkifatı yapılmış yıllarca tabutluklarda, Sansaryan hanlarda ve cezaevlerinde eziyet görmüşlerdir. Dr. Şefik Hüsnü Değmer, Zeki Baştımar, Reşat Fuat Baraner, Mehmet Bozışık, Halil Yalçınkaya ve Mihri Belli TKP Merkez yöneticileri olarak tutuklanırken bu davada ayrıca Enver Gökçe, Mübeccel Kıray, Arif Damar, Ruhi Su, İlhan Başgöz, Orhan Suda, Halim Spatar, Behice Boran, Şükran Kurdakul, Nejat Özön, Vedat Türkali (Abdülkadir Demirkan), Ahmet Arif, Arslan Kaynardağ, Kemal Bekir, Muzaffer Arabul, Selçuk Uraz, Sadun Aren gibi isimlerde cezaevine konulan isimler oldular.
Devlet Komünistlere karşı baskıcı ve yasaklayıcı tutumunu sürdürürken öte yandan Komünizmle Mücadele Derneği adı altında çoğu ırkçı ve İslamcı kişilerden oluşan bu dernek teşvik ediliyordu.
O yıllarda bu derneğin amacı ''"Milli bünyemizi meydana getiren ve kuvvetlendiren, millet olarak yaşamamızı sağlayan unsurları takviye ederek komünizmle fikir yoluyla mücadele etmek ve bu gayeye ulaşabilmek için tarihe, vatana ve Allah'a bağlılığı kökleştirmekti'' diye ifade edilmişti.
Bu dernek devlet tarafından teşvik edildiği gibi ABD tarafından da destekleniyordu. Bugün terör örgütü olarak nitelendirilen 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ki kişi olarak belirtilen Fetullah Gülen bu derneğin Erzurum kurucularındandı. Nur Talebeleri bu derneğin gönüllü militanlarıydı. Daha sonra MTTB adıyla bir örgüt ılımlı İslam projesine uygun bir şekilde kurduruldu. Bugün Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Numan Kurtulmuş, Gazeteci Fehmi Koru MTTB içinde yetişmiş kişiler olarak günümüz siyasetinde etkin rol alacaklardı.
Türkiye'de Komünizmle mücadele adı altında her türlü demokratik mücadelenin önü bu çevrelerce kesilmeye çalışıldı. O yıllarda Amerikan karşıtı 6.filoya karşı eylem yapmak isteyen gençler, bugün meclis başkanlığı yapan zatında içinde bulunduğu ''Kanlı Pazar'' eylemini gerçekleştirdiler. Bu eylemde gösterdi ki Komünizmle Mücadele Dernekleri ABD'nin güdümünde faaliyet gösteriyorlardı. Kİ ''Amerika gitsin Rusya mı gelsin'' şeklinde attıkları sloganda ABD yanlısı bir tutum içinde olduklarını net bir şekilde gösteriyordu.
Devlet politikası olarak Komünizmle Mücadele, gizli gladyo örgütlenmeleri şeklinde de bu ülkede hep var olageldi. Adı derin devlet ile ilişkilendirilen eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda konuştu. Komisyondaki konuşmasında, "Ben şube müdürlüğündeyken sol örgütlerin ardında Rusya var sanırdım” diyen Mehmet Ağar, “Meğerse sadece TKP'yi desteklermiş SSCB. Bu örgütlerin ardında Batı varmış. Zaten sol örgütler de bizim sandığımızın tersine, zararsız, eline bıçak almamış insanlar çıktı. Kabul etmek lazım ki temiz fikir adamlarıydı. SSCB dağılınca da zaten TKP desteği çekildi. Solcuların şiddete bulaştığı önyargısını yıllarca gözümüzde büyüttük” dedi.
Bir çok solcunun Komünistin tutuklanmasında hatta faili meçhule gitmesinde bir şekilde rolü olan ya da bilgisi olan Mehmet Ağar kendini temize çıkarırcasına bu pişmanlık sözlerine neden gerek duydu diye sormak gerekmez mi?
Yoksa Mehmet Ağar bundan böyle solcuları Yeni Kapı ruhuna eklemlendirmek adına Kürtlerden ayırmanın bir hesabı ile mi bu konuşmayı yaptı?
Her ne hesapla yaparsa yapsın bu ülkede yıllarca Komünistlere karşı her türlü ahlaksızca propagandaları yaptılar, komünistleri 141 ve 142 maddelerden yargıladılar, kimilerini işkencede kimilerini faili meçhullerde yok ettiler.
Bu ülke dün komünistlere yaptıklarını bugün Kürtlere yapmaktadır. Devlet için her zaman eşitlik, özgürlük talepleri tehlike arz etmiş, bunu MGK belgeleri ile bir devlet politikasına dönüştürülmüştür.
Mehmet Ağar'ın pişmanlık sözleri onun ''bin operasyon''da ki rolünü örtmeye yetmeyecektir. Bu ülkede devlet içinde rol alanlar emekliliklerinde hep pişmanlıklarını ortaya koymuşlardır. Ancak devletin çeşitli şiddetine maruz kalan bizler, komünistler eşitlik özgürlük taleplerimizden pişman olmadığımız gibi Mehmet Ağar gibilerini de unutmayacağız. Onlar hayatları boyunca kendileri olamadılar. ABD'nin ve onun politikaları ile bağlı olarak devletin birer piyonu oldular. Piyonların kendileri de pişmanlıkları da muteber sayılmaz.
Celal DENİZ

Piyonların Pişmanlıkları Muteber Sayılmaz