Kuvvetsiz adalet iktidarsız, adaletsiz kuvvet zorbadır

YAYINLAMA: 28 Ekim 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 28 Ekim 2016 / 20.00

Ülkenin egemen güçleri olağan yöntemlerle yönetememe krizi yaşıyorlar. AKP fiilen değiştirmiş olduğu rejime anayasal zemin hazırlamaya çalışıyor. Bir yandan devletin bütün kurumlarını saraya biat yörüngesine oturtmaya çalışıyorlar. Bunun için üniversitelerden, yargıya, güvenlik toplantılarından bakanlar kurulu toplantısına kadar devletin bütün kurumları sarayın yörüngesinde ''emirlere amade'' konumuna getiriliyor.
Öte yandan parlamento KHK'ler yoluyla inisiyatifsiz, etkisiz bir kurum haline getiriliyor. Geçtiğimiz günlerde meclis KHK'leri oylayarak kendi varlık nedenini ortadan kaldıracak kararnamelere yasal zemin hazırladı.
Mecliste oylanan KHK'ler 12 eylül faşizminin uygulamada ki unsurlarını koruyan geçici 15. maddeyi hortlatırcasına, Hukuka aykırı, keyfi kararları alanların hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarını ortadan kaldırdı. İdari yargıda açılacak davalarda yürütmeyi durdurma kararını yasaklayan, tutukluların avukatıyla görüşmesinin izlenmesi, kayda alınması, avukatın yasaklanması gibi savunma hakkını ortadan kaldıran, gözaltı süresini 30 güne çıkaran, henüz yargılanmadan peşinen cezalandıran, Kamu görevlilerini, AYM, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay üyeleri ile hakim ve savcıları kurul kararlarıyla ihraç eden, dernekleri sendikaları, vakıfları, okulları, üniversiteleri yargı kararı olmadan kapatan KHK’ler mecliste kabul edildi.
AKP doludizgin devletin tüm şiddet mekanizmalarını yasal hale getirip kullanmaktan çekinmezken, diğer yandan muhalefet dinamiklerini de etkisiz kılmak için her yolu mubah görüyor.
Son olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı gözaltına alındı, gözaltı süresinin ilk beş günü avukat yasağı getirildi ve belediyeler sabaha kadar didik didik arandı. Yetmedi halkın tepkisini önlemek, iletişimi engellemek için de tüm Güneydoğuda sabit ve mobil interneti kestiler. Güneydoğuda halkın tepkisini bu yönüyle engelleyeceklerini düşünürken diğer yandan halkın hayatını felç ettiler. Sağlık ocaklarından eczanelere, adliyeden resmi kurumlara, maliyeden bankalara kadar her yerde işlem yapılamaz oldu.
Belediye başkanlarının gözaltına alınması saray rejiminin gelecekte ki uygulamaları için bir ipucu vermektedir. Saray Kürt sorununda Kürtlerin bütün kazanımlarına karşı top yekun bir saldırıyı sürdüreceğini göstermiştir. Kürt illerini yakıp yıkarak, Şırnak halkını aylardır kente sokmayarak, topraklarını terk etmeyen insanların çadırlarına bile tahammül etmeyip yıkarak, belediyelere kayyum atayarak ve şimdi de Kürt siyasetinin tarihten beri güçlü olduğu bir kentin belediye başkanlarını gözaltına alarak (muhtemelen de kayyum atamayı düşünerek) Kürtlere karşı devletin bütün şiddet mekanizmalarının harekete geçirildiğini görebiliriz.
Bir iktidar eğer ki elinde bulunduğu şiddet mekanizmalarının her türlüsünü halka karşı harekete geçiriyorsa orada hukuktan da demokrasiden de söz edilemez. Tersine bir rejim krizinden söz edilebilir.
Bu ülkede her OHAL, sıkıyönetim ve darbe dönemleri hep kriz dönemlerine denk gelmiştir. Bu kriz egemenlerin yönetememe krizidir. Olağan yönetimlerle yönetemeyenler olağan dışılığı olağanlaştırıp faşizan baskıları halka dayatarak iktidarlarını güvenceye almaktadırlar.
Kriz dönemlerinin bir başka yönünü de görmekte yarar vardır. Bugün ülkede yaşanan hükümet krizinden öte sistem krizidir. 15 Temmuz başarısız darbe sonrasında ''Yenikapı'' ruhu diye formüle edilen şey bu krizin aşılması için sistem içi partilerin yek vücut olmasıdır. Çünkü ''devletin bekası'' sistemin sürdürülebilirliği için olmazsa olmazlarıdır egemenlerin.
1970'li yıllarda sistem her krize girdiğinde Milliyetçi Cephe (MC) hükümetleri kuruldu. Sistemin yedek lastiği olan MHP o yıllarda da sistemin bekası adına bir tutum sergilemişti. Şimdi de Bahçeli'den Baykal'a sistemin bekçileri AKP’nin başkanlık formülünde birleşir görünüyorlar.
Sistem krizinin esas nedeni demokratikleşememektir. Sistemin krizinin esas nedenlerinden bir başkası yerelleşememektir. Sistem krizinin bir başka nedeni devletin şiddet mekanizmalarını kendi iktidarlarının devamı için haksız bir biçimde kullanarak adaleti hukuku ortadan kaldırmalarıdır.
İşte bugün Kürtlerin yerel olarak iktidarda oldukları belediyelere karşı sudan bahanelerle kayyum atamaları, yerel demokrasinin küçük kazanımlarının bile yok edilmek istenmesi gelecekte ki otoriter rejimlerinin bekası için önemlidir.
Bu ülkede artık ne demokrasiden ne adaletten söz edilebilir. Parlamento meşruluğunu yitirmiştir. Pascal'ın dediği gibi ''Kuvvetsiz adalet iktidarsızdır, adaletsiz kuvvet zorbadır''.
Celal DENİZ

Kuvvetsiz adalet iktidarsız, adaletsiz kuvvet zorbadır