AKP KÜRTLERİN TEPKİSİNİ ÖLÇÜYOR

YAYINLAMA: 31 Ekim 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 31 Ekim 2016 / 20.00

Önce tarihte yaşanmış bir olayın öyküsünü kısaltarak Aziz Nesin'den dinleyelim.
''Bilindiği gibi, Anayasa “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” yapıcısı Mithat Paşa, Yıldız’daki uydurma mahkemede, kiralık yargıçlar önünde, yapma ve uydurma suçlardan mahkum edilir. Sonradan boğdurulacağı zindana sürgün edilecektir. Bir gemiye bindirilip, gemi kalkar...Ama Boğaz’dan dışarı çıkmaz. Kızkulesi önüne gelince demir atar, durur. Kırk sekiz saat burada yatar gemi, ondan sonra yola çıktığını bir türlü anlayamamışlar. Pek öyle üstünde durup düşünen de yok ya... Mithat Paşa kimdir, ne yapmak istemiştir, Abdülhamit ona neden kızmıştır? Bütün bunlar kimin umurunda.. Ama yine, ne de olsa birkaç meraklı var. Mithat Paşa’nın bindirildiği geminin kazanı mı patladı, makinası mı bozuldu, daha yolun başında dibi mi delindi? Nedir, ne oldu da gemi birkaç yüz metre açıldıktan sonra, kırk sekiz saat Kızkulesi açığında demir atıp durdu?
Yakınlarından olanlar, bir yolunu bulup uygun biçimde bunu Abdülhamit’e sormuşlar, Padişahların en işkillisi ve en kurnazı olan Sultan Abdülhamit şu cevabı vermiş:
- Mithat Paşa’nın uğruna kendisini feda ettiği millet, bakalım onun için ne yapacak, Mithat Paşa’yı kurtarmaya çalışacak mı, diye merak ettim de, bunu anlamak için gemiyi hareket ettirdikten sonra Kızkulesi önünde kırk sekiz saat beklettim.
Mithat Paşa’yı, milletinin Anayasayla yönetilmesini istediği için, boğdurulacağı zindanına götürecek olan gemi, kırk sekiz saat değil, kırk sekiz gün Kızkulesi önünde demirli kalsa, kimsenin kılının kıpırdayacağı yok: Sağır bir ortam, sağırlaştırılmış bir ortam, vurdum duymaz olmuş bir ortam...Tanrının yeryüzündeki gölgesi “Zillullah-ı fil-alem” olan Sultan Abdülhamit bunu çok iyi biliyor. Biliyor ama, işkilli ve kurnaz olduğu için, bir kere daha denemek, anlamak istiyor.''
Geçmişte yaşanan bu olayı bugün neden anımsadım diye sorabilirsiniz.
AKP iktidarı Kürt halkının kazanımlarına saldırırken toplumun psikolojisini, tepkilerini hep ölçümlüyor. Kobani konusunda Erdoğan'ın sözleri karşısında toplum ciddi tepkiler verdi, sokağa çıktı. AKP geri adım attı. Hatta Davutoğlu Kobani’li kardeşlerime selamlarımı iletiyorum bile dedi.
Kürt illeri yakılıp yıkılırken verilen tepkiler yeterli gelmedi, Yüksekova’dan Silopi’ye Kürdistan’ın birçok yerleşim yeri insansızlaştırıldı, yok edildi. Bugün Şırnak % 80 yıkık bir kent durumunda. Şırnak halkı bugün çadırlara bile sığdırılmadı çadırları yıkıldı.
İşte böylesi bir zamanda önce ilçe belediyelerine kayyumlar atadılar. Tepkiler güçlü olamadı. Medyada tramvayda şortlu bir kadının saldırıya uğramasına gösterilen tepkiler kayyum atamalarına gösterilemedi.
Şimdi de Diyarbakır (Amed) Büyükşehir Belediyesi eş başkanları gözaltına alındı belediyeye kayyum atanacağının emareleri var. Devlet tepkilerin büyük olacağını düşündüğünden günlerce Kürt illerinde ve civarında internet sistemini devre dışı bıraktı. TV'leri kapatılmış, radyoları susturulmuş, yazılı basını kapatılmış Kürtlerin sokağa çıkmasını engellemek için TOMA ve zırhlı araçlarıyla halka gözdağı verenler, sonra da halk belediye başkanlarına sahip çıkmadı yollu haberler yaptırdılar yandaş basına.
Bugün eş başkanların gözaltına alınması devletin Kürtlerin tepkilerini test etmek için bir malzemedir. AKP, Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi eş başkanlarını gözaltına alarak gelecekte ki saldırıları için bir gözlem yapıyor. Halkın tepkisi olursa Milletvekillerine dönük saldırıları erteleyecekler. Yok gerekli tepki olmazsa Sırada milletvekillerine hapis var.
Bu gerçeği bilerek, Halka gerçekleri anlatan medyanın yokluğunu görerek her vicdanlı insan haksızlıklara hukuksuzluklara karşı kendini gönüllü bir aktivist olarak görmeli, ses vermeli çıkan sesleri birleştirmelidir.
Bugün Abdülhamit'in yolundan gidenler onun yöntemlerinden de faydalanıyorlar. Kürt halkının kazanımlarına yönelik saldırılar eş başkanların gözaltına alınması ile birlikte yeni bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Kürt siyaseti demokratik kazanımları korumak adına AKP'nin olağanüstülüğü olağanlaştırdığı, hukuk yerine keyfiliği öne çıkardığı bir rejimi daha fazla meşru kılacak parlamento içindeki durumunu gözden geçirmelidir. Sine-i millete dönmekte direnişin bir başka yoludur.
Mahatma Gandhi'nin dediği gibi ‘’Haksızlık yapıp tüm insanlarla birlikte olmaktansa, adaletli davranıp tek başına kalmak daha iyidir.’’
Celal DENİZ



AKP KÜRTLERİN TEPKİSİNİ ÖLÇÜYOR