Solak

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Istanbul’da yaz aylarında bilhassa her gün çalışanların hafta sonları gittikleri bir mesire yeri olan HeybeliAda, kirlilikten arınmış önemli bir mekandır. Heybeli ada’ya gelen ziyaretçiler, vapurdan çıktıktan sonra eski Deniz Harp Okulunun yanında bulunan parkın içinde bir heykel görür. Heykelin kaidesinin üzerinde parlak bir plaka vardır. Üzerinde ‘’Yesari Asım Arsoy 1900-1992 ‘’ yazısı bulunur.
Bu müstesna sanatçı Heybeli Ada’da doğmuş değildir amma, ada ile ilgili çok eser verdiğinden onun büstü bu adanın girişine koyularak, kendisine verilen değerin vurgulandığını düşünmekteyim. Asım Arsoy 1900 senesinde Drama da doğmuştur. Asıl adı Mustafa Asım dır.
Dedelerinin zamanında Konya dan göç ederek, Selanik yakınlarındaki Drama’ya yerleştiğini kendisi anlatır. Babasının dedesi sol eli ile hat sanatı yaptığından, kendisine Şeyh Yesari Ömer efendi derlermiş. Mustafa Asım beyde sol elini kullandığı için kendiside Yesari Asım sıfatını almıştır. Mustafa Asım beyin Babası Bergofçalı Ömer Lütfi efendi, annesi ise Zübeyde hanımdır. Bayanlar için Zübeyde ismi Trakya da çok kullanılan isimlerden biridir.
İlk okul idadi öğreminini tamamladıktan sonra, Aile önce Istanbul’a oradanda Adapazarı’na yerleşirler. 1920 senesinde Antalya da bir gemi acentasında bulduğu işinden kısa bir zaman sonra ayrılır, Adapazarı’na oradanda Istanbul’a döner. Daha sonra Izmit’de iş bulur ve oraya gider. İşte ne olduysa İzmit’e gidiğinde Fehmi Tokay la tanışması, hayatında bir çok olayların yönünü değiştirir.
Fehmi Tokay onu Tütün Gümrüğüne işe aldırır. Buradan Istanbul ‘a giderek Gümrük işlerinde çalışan bir kuruluşta katip olarak çalışmaya başlar. Hiç bir işte süreklilik sağlamadığı için, çok değişik işlerde kısa süre çalıştığını görmekteyiz. Sesinin güzel olmasından dolayı çocukluğunda camide ezan okuttuklarıda doğrudur.
Yesari Asım bey bir süre Istanbul Radyo Evinde çalışır. Adapazarı’nda oturduğu zamanlar önce bağlama çalışmış, fakat daha sonra Ud çalmayı beğendiğinden, bağlamayı bırakıp Ud alarak musikide ilk ciddi adımı atmıştır. ‘’Rehber-i Terakki ‘’ okul öğretmenlerinden Recai bey ve Bando öğretmeni Hikmet beyden Ud ve usul dersleri almaya başlar.
Arkadaşlarının etkisi ile önce Fatih semtinde oturur. Burada Udi Refet, Kemani Namık ve Kanuni Süreyya beylerden eski eserler konusunda musiki dersleri alır. Bu arada ses sanatçıları olan Hafız Aşir efendi ve Bahriyeli Şahap beyler en iyi arkadaşlarıdır. Kimi zaman Arap Yaşar’la saz meclislerinde meşklere sazende olarak katılır. Bir ara evlenmeye niyetlenip Zehra hanımla yaptığı kısa evliliğine 1954 de noktayı koyar.
Eserlerinin büyük bir bölümünü Heybeli ada’nın Çamlık koyunda yazdığı bilinir. Bestelerinide bu adada yaptığı bir gerçektir. Şarkılarında bu güzel beldeyi her satırında bulmanız mümkündür.
İki yüzün üzerinde beste yapmış, ve bu eserlerin 100 kadarı günümüze kadar gelmiştir. Çok sevdiğim Munir Aksoy arkadaşımın sevdiği bir eseri bu gün sizlere genç bir sesten tanıtmak istiyorum.
Usulü : Düyek , Makamı : Hüzzam , Güfte ve Beste : Yesari Asım Arsoy

Dün Gece Bir Şuhun Bezmine Gittim
Nükteler Söyleyip Sitemler Ettim
Handeler İşveler Meyler Saçıldı
O Şuhun Elinde Mest Olup Gittim
Mehtabın Koyunda Sazlar Çalındı
Meylerle Buseler Tekrar Alındı
Bu Bezmin Esrarı Ruha Salındı
O Şuhun Elinde Mest Olup Gittim

http://www.youtube.com/watch?v=s9RaQohDDDg

Metin Atamer


Solak