Einstein bir dâhiydi ama...
Bazen insanlar bulundukları zaman içerisinde anlaşılmıyor ama gerçek değerleri mutlaka, uzun yıllar sonra da olsa anlaşılıyor ve tarihteki müstesna yerlerini alıyorlar.
Son üç yıldır sürekli gerileyen ihracatımızı, “İhracat katlanarak büyüdü” diyerek moral vermeye çalışan GAİB Koordinatör Başkanı Abdülkadir Çıkmaz’ı; Gaziantep’teki büyükelçiler toplantısında akıllara zarar bir sürprizle, “Şu anda bulunduğunuz yerde dünyanın ilk yazılı barış antlaşması olan Kadeş Antlaşması Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında imzalanmıştı” diyen Asım Güzelbey’i; yorumunu, öngörüsünü yadırgadığım Eyüp Bartık, kimbilir ne zaman tekrar gündeme gelecek ve haklı olarak tarihteki yerleri alacaklar...
Yüz yıl önce, 1907 yılında İsviçre’deki Bern Üniversitesi’nden Albert Einstein’a gönderilen bir mektubun fotokopisi geçti elime.
Hüzünlendim!
Acaba tarih tekerrür mü ediyor diye hayıflandım. Çünkü, Einstein bile yaşadığı zaman içerisinde tam olarak anlaşılmamış. Çoook sonra dünyamıza gelen eşsiz bir dahi olduğu anlaşılmış.
Albert Einstein’a Bern Üniversitesi, Fen Bilimleri Dekanı Profesör Wilhelm Heinrich tarafından gönderilen mektubun Türkçesi kabaca şöyle:
Doktora için başvurunuz olumlu değerlendirilemedi ve doçentlik kadrosu için uygun görülmediniz.
‘Fizik Almanağı’nda yayınlanan, ilginç bir teoriyi havi makaleniz; ışığın doğası ve uzay ile zaman arasındaki temel bağlantı yorumunuzun biraz radikal olduğunu hissediyoruz.
Genel olarak varsayımlarınızı, gerçek fizik değil de, artistik olarak değerlendirdik.
Yani, Bern Üniversitesi Dekanı Prof. Heinrich, özetle diyor ki; oğlum artistlik yapıyorsun, böyle fizik olur mu ulan!
Bu gerçek bir hikaye. Mektubun fotokopisini de bilgilerinize sunuyorum.
Yani, bazen tarihin en büyük dehalarının farkına zamanında varılamayabiliyor.
Keşke vizyonumuz olsa da değerlerimizi zamanında kutsayabilsek.