Vanlılar Trabzon üzerinden İstanbul'a gider de...
Yarım yüzyıl önce İstanbul basını kamuoyu oluşturmada etkin rol oynuyordu. Çünkü, İstanbul'da basılan gazeteler tüm yurdaki illere uzaklığına göre en erken bir gün sonra ulaşmasına karşın gazetelerdeki kimi yazarların makaleleri çok önemsenir, dikkate alını okunurdu.
Kimi yazarlar öğretmen gibiydiler.
Örneğin; Sedat Simavi, Falih Rıfkı Atay, Hüseyin Cahit Yalçın, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nurullah Ataç, Peyami Safa yazdıkları gazeteleri yakından izleyip, yazı kaçırmamak için gazetelere abone olan okurlar vardı.
O döneme ilişkin yazı konuları çoğunlukla ülkenin eğitim, yol/su, ulaşım, aydınlatma vb. sorunları üzerine idi. Çözüm önerileri yazarlardı.
Bırakınız köyleri çoğu ilçelerde elektrik yoktu.
Su sorunu çözümlenmemiş, mevcudu da sağlıklı değildi.
İlçelerde lise değil, ortaokullar bile eğitim/öğretime açılmamıştı.
Günümüzün havayolu ulaşımı İstanbul-Ankara-İzmir-Adana arasında yapılabiliyordu. Karayolu ulaşımı da bugünkü gibi gelişmiş değildi. DP iktidarı tren yolundan çok karayoluna önem verince bu alanda gelişmeler yaşandı.
Eskiden karayolu olmayınca deniz ulaşımı önemliydi. Karadeniz'de, Ege'de, Akdeniz'de "Posta vapurları" yük-yolcu taşırdı, İstanbul'dan adını verdiğim denizlerdeki kasaba iskelelerine ve il limanlarına...
Her hafta İstanbul'dan kalkan "posta" ve "sürat/ekspres" vapurları limanlara yolcular yanında temel tüketim maddeleri götürürlerdi. Karadeniz kıyısında tespih tanesi gibi dizili limanlardan da yumurta, tereyağı, kuru fasulye, peynir, fındık" kabak çekirdeği vb. maddeleri İstanbul'a taşırlardı.
Bilmeyenler öğrensin ve günümüze şükretsin diye yazıyorum bunları.
Xxx
Yirmi yılı aşan bir süreçte Anadolu'da yayımlanan her il'de bir gazetemize hemen her gün karikatür ve yazı gönderiyorum. Hemen içinizden; "Ooh... Sen yolunu buldun..." yorumunu yaparsanız, hakkım kalır. İnanınız, bu süreçte parasal bir konu usumun/aklımın ucundan geçmedi. Bundan sonrası için de düşünmeyeceğim.
Benimkisi ülkem demokrasisine, kültür/sanatına katkı vermek.
Gerisi can sağlığı...
Yirmi yılı aşan süreçte samimi/sıcak ilişkiler kurduğum yüzlerce can dostlarım/arkadaşlarım var Anadolu'nun illerinde/kasabalarında.
Van ilimizde 79 yıldır günlük yayımını sürdüren "Vansesi" gazetemizin genel yayın yönetmeni sevgili kardeşim/meslektaşım sevgili İkram Kali, geçen gün gönderdiği mailinden çok ilginç bilgiler öğrendim.
Sevgili meslektaşım mailinde şöyle diyor:
" Hikmet ağabey, öncelikle selam ve saygılarımı sunuyorum. Osmanlı döneminde karayolu olmadığından Vanlılar İstanbul'a gitmek için Trabzon ilimize gelir oradan İstanbul'a gemilerle geçerlermiş. Dolaysıyla Van-Trabzon kardeşliği bir asır öncesine uzanır. Bugün de siz güzel yazılarınız ve mesaj dolu karikatürlerinizle Trabzon-Van arasında gönül köprüsü kurdunuz. Vansesi ailesi sizinle daha güçlü daha renkli oldu. İyi ki varsınız. Sağlık ve esenlikler diliyorum..."
Osmanlı'dan bugüne Türkiye'nin kalkınma hamlelerine ilişkin bir kronoloji çıkarılmadığı için işbaşına gelenler, gidenleri eleştirerek bugünlere geldik. Ama bizim bir Atalar sözümüz var; "Gelen gideni aratıyor" diye...
Hemen eleştiri oklarınızı bana yöneltmeyiniz. Ama öyle, ama böyle... Her dönemin eleştirilen yanı olur. Kaldı ki, siyaset benim kıyısında durup seyretmek istediğim alan oldu hep... Her dönem yanlışlarını eleştirdiğim, doğruları yazdığım için hep "muhalif" görüldüm, kabul edildim.
Bugünkü meramım, ülkesel anlamda pek çok kalkınma hamlelerini dönem dönem başarıp yaşamış olmamıza ve de bunların nimetlerinden bugün yararlanmamıza karşın
yine de doyumsuzluk gösterilmesini, daha dahasının istenilmesini olağan karşılayanlardanım.
Hepimiz böyleyiz ki; gelişen bir ülkede yaşıyoruz.
Ama, bir de Van'dan kalkıp Trabzon üzerinden İstanbul'a ulaşan insanımızın durumunu düşününüz, lütfen...
Düşünelim ve demokrasi vadisine girdikten sonra siyasetçilerin birbirlerini karalama yarışından vazgeçmemiş olmalarının Cumhuriyet rejimini geliştirmediğini de bu arada belirtmek gerekiyor.