Böyle devlet olmaz!
Başbakan Erdoğan, halkının üzerine kurşun yağdıran Beşar Esad yönetimini yerden yere vuruyordu. Şimdi kendisi aynı konumda.
Dün, Şırnak Uludere ilçesinde öldürülen 35 kişi ile ilgili videoyu sonuna kadar izlemeye yüreğim elvermedi. 35 kişinin 29’u aynı sülaleden.
Korkunç bir katliam.
Böyle bir devlet, böyle bir vahşet olamaz!
Bu insanların sınır kaçakçısı olduğunu hiç kimse bilmeyebilir.
Ancak sınırdaki asker onları isim, yaş, boy ortalamasına kadar yakından tanır.
Çünkü sınır kaçakçıları, sınır karakollarının önünden elleri boş gidip, dolu dönerler.
Asker de bu geliş gidişleri seyredip, çoğu zaman avantasını alıp cebine koyar.
Şimdi ne oldu da bunlar terörist zannedilerek katledildi.
Yazık, gühah değil mi bu insanlara?
Böyle devlet mi olur?
Böyle önemli bir sorunu askere havale etmek, 40 bin insanın yaşamına maloldu.
32 bin Kürt, 8 bin civarında Türk asker ve sivilin çok önemli bir kesimi askeri zaaflar, hatalar, beceriksizlikler yüzünden öldü, hem de pisi pisine.
Asker öldürdükçe ortam gerildi, ortam gerildikçe asker öldürdü.
30 yıldan beri devam eden savaşın galibi sözkonusu olmadığı gibi, her iki tarafın halkları olarak, askeri yöntemlerin, acımasızlığın mağlubu konumundayız.
***
Bundan birkaç ay önce bir sınır bölgesindeydim. Ben pahalı arabadan fazla anlamam. Ama yanımdaki arkadaşlarım, galiba binbaşı rütbesinde bir askerin altındaki makam arabasını görünce, “Vay anasını” deyip, ıslık çaldılar.
Bankacı olan arkadaşım hemen cebinden iphone’u çıkarıp internete girdi. Binbaşının makam aracı olan jipin fiyatı 250 bin lira imiş.
Demek askerlere böyle makam araçları mı alınıyormuş diye şaşırıp kaldılar.
Biraz sonra sınırda geçici görev yapan arkadaşımız geldi.
Onun anlattıkları binbaşının 250 bin liralık jipinden daha ilginçti.
“Burada hiç kanun falan yok. 1930’lu yılların Teksas’ına benziyor.
Akşam olunca sınırı geçip eşya getirecek olanlar sırtında çantası, elini kolunu salalayarak karakolun önünden, karşı tarafa gidiyor. Gece yarısından sonra sırtı dolu olarak dönüyor. Bu arada karakolun çayı, şekeri, sigarası bedavaya geliyor” dedi.
Yani, sınıra kaçağı önlemek için dikilen karakollar siz sağolun çoktan elden gitmiş.
***
O karakollarda, bölgede kimin sırtçılık yaptığı, kimin katır sırtında mazot taşıdığı bilinmez mi?
İnsansız savaş uçakları ve termal kameralar grup tespit etmiş de bunlar da teörist sanıp, savaş uçaklarıyla bölgeyi bomba yağmuruna tutmuşlar.
Onlar her zaman grup halinde gidip gelmiyor mu?
Sen onların hangi güzergahtan gelip, gittiğini bilmiyor musun?
Sonra ne var da 35 tane adamın üzerine bomba yağdırıyorsun?
***
Uludere Belediye Başkanı Fehmi Yaman, "Olay Türkiye sınırlarında köye yakın bir yerde gerçekleşiyor. Buradaki köylüler Irak'tan malzeme alıp geri geliyorlarmış. Köye dönerlerken önleri tutulmuş, köye gitmelerine izin vermemişler. Onlar geri dönüş yolundayken uçak bombalamış" diyor.
"Parçalanmış cesetler var. Bulunmayan parçalar var, cesetlerin çoğu yanmış. Patlama sırasında kaya altında kalan cesetler var. Olay yerindeki cesetler insan gücüyle çıkartılamıyor. Şu an dozerler, kepçeler getiriliyor, kayaları kaldıracaklar."
Bu sözler de nasıl bir katliamla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor.
***
Başbakan Erdoğan daha birkaç hafta önce Dersim Katliamı için devlet adına özür diliyordu.
Artık bunun içinde bir özür diler, mesele kalmaz herhalde.
Önce öldür, sonra özür dile!
Ne anlamı var bu özürün?
Göster bakalım yüreğin ve gücün yetiyorsa bu 35 insanın canına, yüzlerce insanın acısına neden olanlara gününü de görelim hep beraber.