Dış ülke işçileri ve oyları...

YAYINLAMA: 23 Şubat 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 23 Şubat 2017 / 20.00

Türkiye, 1961 yılında Avrupa'ya işçi gönderme kararı aldığında Batı ile olan ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmış oldu. Ülkenin köyünden, kasabasından, kentinden insanlar; " ekmek parası" için heyecanla Avrupa'nın yollarına düştüler. Her hafta Sirkeci Garı'ndan kalkan trenler, insanımızı "yurtdışı gurbet"e taşıdı yıllarca... Başta -o zamanki adıyla- Batı Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika, Hollanda gibi Avrupa ülkeleri, çeşitli hizmet alanlarında çalışacak işçiye gereksinim duyunca; olaya döviz açısından bakan Türkiye'ye gün doğmuş oldu.
İşçiler döviz gönderecek, ithal kotalarındaki sıkıntı son bulacaktı.
Nitekim öyle oldu. TC Merkez Bankası o yıllarda işçilerin gönderdikleri dövizleri saklayacak kasa sıkıntısı yaşadığını gazetelerden okuduk o zamanlar.
Ellerinde, valizlerinde dövizleriyle yurda gelen işçiler...
Ne yapacakları konusunda kararsızlar... Kimi hemen köy evini yeniliyor. Kimi kent merkezlerinde konut alıyor. Kimileri de kentlerde arsa ediniyordu.
Zamanın hükümetleri işçileri sadece "döviz babası" olarak görüyor, döviz gelsin, ithalat için kaynak olsun görüşü egemendi.
Kısacası, gurbetin -hem de dış ülkelerde- kahrını çeken; ülke, eş-dost özlemindeki işçilerin sorunları nelerdir kimse bilmiyor/ilgilenmiyordu.
"Saldım bayıra, Allah kayıra..." örneği bir ilgisizlik...
Bu ilgisizliği ve sonuçlarına bir başka yazımda değineceğim.
Xxx
İşçilerimiz yarım yüzyıldır Avrupa ülkeleri ekonomilerine katkı veriyorlar.
Çalışmak için çağrı yapan her ülkeye gittiler o zamanlar. Emeklerinin karşılığını ilk yıllarda aldılar, zaman geldi kovulmak istendiler.
İstenmez oldular. Hala da öyle...
Kovulmak, atılmak isteniyorlar şimdilerde...
Almanya'yı, Fransa'yı Belçika'yı, Hollanda'yı "İkinci Vatan" bilip bu ülkeleri "ikinci vatandaşlık" için tercih eden işçilerimiz de oldu.
İşçilerimiz artık Avrupa ülkelerinde "et-tırnak" örneği bütünleşme/birleşme dönemini yaşıyorlar. Seçimlere girip yerel yönetimlerde, belediyelerde, parlamentolarda görev alıp yönetici ünvanı kazandılar/kazanıyorlar.
Yüzakı ile Türkiye'yi temsil ediyorlar.
Xxx
1961'de yurt dışına çalışmaya çıkan işçilerin sayısı geçen yıl itibariyle AB ülkelerinde 5 milyon 400 bin sayısına ulaşmış bulunuyor.
İşçiler şimdiye değin 2014 yılı Cumhurbaşkanlığı ve 2015 genel seçiminde bulundukları ülkenin Türk konsolosluklarında oy kullanıp ülkemiz demokrasisine katkı verdiler.
Karşılığı?..
Maalesef yok... Çalıştıkları ülkelerde seçen/seçilen kimlikleriyle varlıklarını temsil etme konusunda dikkate alınan işçilerimizin, Türkiye'de sadece "oy veren" bir topluluk olarak değerlendirilmesinin yanlışlığı sırıtıyor siyaset dünyamızda...
İşçilere; "- Sen oy ver, gerisine karışma!.." demek anlayışı maalesef bu...
Oysa, çalıştıkları ülkelerde siyasal alanda içinde bulundukları topluluğu seçerek, seçilerek temsil eden vefakar/cefakar işçilerimizin kendi ülkelerinin parlamentosunda temsilcilerinin bulunması gerekmez mi?
Bu ne çelişki böyle?

Dış ülke işçileri ve oyları...