Berrak bir zihin ister misin?
Bu çağa kaos çağı mı desek, telaş çağı mı desek bilmiyorum. Herkes ve her şey bir koşturmaca halinde. Hele İstanbul gibi bir büyük şehirde yaşıyorsanız, tam koşturmacanın göbeğindesiniz demektir. Bu koşturmaca, telaş, kaos sizde hep stres üretiyor.
İnsanlar gergin, sıkıntılı, mutsuz. Dış dünyadaki telaş zihinlere de yansımış. İnsanların kafalarının içinde fırtınalar kopuyor. Dış gürültüden, telaştan, kaostan kurtulmak bir nebze mümkün. Çeker tatile gidersiniz, sessiz bir ortamda rahatlarsınız. Ama insanların kendi beyinlerindeki, zihinlerindeki karmaşadan, telaştan, kaostan kurtulmaları çok zor. Biraz zaman ve emek ister kurtulmak.
Buda bir gün yardımcısı Ananda ile ormanda yolculuk yapıyormuş. Hava çok sıcakmış. Buda çok yorulmuş ve susamış. Baş müridi Ananda’ya: “Ananda şimdi geri dön. 4-5 kilometre geride kalan küçük bir derenin yanından geçtik. Kasemi yanına al ve bana biraz su getir. Kendimi çok yorgun ve susuz hissediyorum” demiş.
Çünkü o dönemde Buda çok yaşlıymış. Ananda geri dönmüş, dereye ulaşmış, ama az önce dereden geçen birkaç öküz arabası suyu bulandırmış. Küçük su birikintisinin her tarafı çerçöple doluymuş. Su çok kirliymiş. Bu haliyle içilmesi imkansızmış. Ananda boş ellerle Buda’nın yanına dönmüş. “Biraz beklemen gerekecek. Ben ileri giderim. 3-4 kilometre ötede büyük bir ırmak olduğunu duydum. Sana suyu oradan getiririm” demiş.
Ama Buda ısrar etmiş. “Git suyu aynı dereden getir” demiş. Ananda ısrarın sebebini anlamamış. Ama usta istediği içinde bir şey diyememiş. Ananda yola koyulurken Buda: “Oraya ulaştığında su hala kirliyse geri dönme. Sessizce kıyıda otur. Hiçbir şey yapma. Suya girme. Sadece kıyıda sessizce otur ve izle. Eninde sonunda su yine berraklaşacaktır. O zaman tası doldur ve gel” demiş.
Ananda yeniden o su birikintisine ulaşmış. Suyun içindeki çerçöpün dibe çöktüğünü, suyun epey durulaştığını görmüş. Ama daha tam berrak değilmiş. Derenin kenarında biraz oturmuş. Bir süre sonra su yeniden berraklaşmış. Durulaşmış. Ananda tası su ile doldurmuş ve geri dönmeye başlamış. Gelirken çok mutluymuş. Adeta dans ederek yürüyormuş. Çünkü Buda’nın ısrarının sebebini anlamış. Verilen mesajın farkına varmış. Getirdiği suyu Buda’ya vermiş ve teşekkür ederek Buda’nın ayaklarını öpmeye başlamış. Buda “Ne yapıyorsun sen?” demiş. “Bana su getirdiğin için benim sana teşekkür etmem gerekiyor”.
Ananda “Şimdi anlayabiliyorum efendim” demiş. “Başta kızdım ama belli etmedim. Geri dönmek çok saçma geldiği için size kızmıştım. Ama şimdi mesajı anlayabiliyorum. Şu anda ihtiyaç duyduğum şey buydu. Zihnimde de aynı durum var. O küçük derenin kıyısında otururken zihnimin de çok bulanık ve karışık olduğunu fark ettim. O dereye atlarsam onu gene kirletirim, bulandırırım. Zihnime atlarsam daha fazla gürültü üretilir. Daha fazla sorun yükselmeye, yüzeye çıkmaya başlar. Dere kenarında otururken tekniğin farkına vardım. Şimdi zihnimin içine dalmayacağım. Onu karıştırmayacağım. Sadece zihnimin yanında oturacağım. Zihnimin yanında oturuyor olacağım, onu tüm kirliliği, sorunları, eski yaprakları, incinmeleri, yaraları, anıları, arzuları ile izleyeceğim. Kayıtsızca kıyıda oturacağım ve her şeyin berraklaşacağı zamanı bekleyeceğim” demiş.
Akan bir nehre kendini bıraktığın zaman akıntı ile mücadele etmek zorunda kalırsın. Çünkü mücadele etmezsen boğulursun. Ama nehrin kenarına oturursan sadece akan suyu seyreder ve ondan müthiş bir zevk alırsın. Bir günde sizin zihin nehrinizden yaklaşık 60-80 bin arası fikir akıyor. Sen hemen kendini bu akıntıya bırakıyorsun. Ve acı çekmeye başlıyorsun. Kızın eve gelmedi, geç kaldı diyelim. Hemen zihin tenceresine kepçeyi koyup karıştırmaya başlıyorsun. “Kesin kızım kaçırıldı. Ortalık sapık dolu. Kesin tecavüze uğradı. Sapık onu öldürmeden bırakmaz. Eyvah kızım ölürse ben ne yaparım?” diye kendine olanca acıyı yaşatırsın. Kocaman bir senaryo yazarsın. Kızının geç kalması sana bir acı veriyorsa, diğer düşünceler sana bin acı verir. Aklına düşünceler geldiğinde sakın ona müdahale etme. Yorum yapma. Sadece aklına gelen düşünceleri izle. Bir ayna gibi ol. Düşünceler gelir ve gider. Ayna sadece izler. Hiç yorum yapmaz. “Şu anda zihnime şu düşünce geldi. Şimdi bu düşünce, şimdi o düşünce” diye sadece izle. İyi olacak, kötü olacak gibi yorumlar yapma. Eğer bunu başarabilirsen gerçek huzuru yakalarsın. Düşüncelere karışmazsan, onları sadece izlersen, bir süre sonra zihnin cam gibi berraklaşır. Zihnindeki kaos ve karmaşa sona erer.