Arı; merhum! Bal; az da olsa bitmemiş!..
Parti toplantılarına gitmek adetim değil.
Ancak, sevdiğim iki arkadaşımın daveti üzerine gittim.
30-35 sene sonra yapılacak bir parti toplantısının havasını da merak ediyordum.
Beni davet eden arkadaşıma telefonda, “Toplantı nerede yapılacak?” diye sordum, ama yanıtını beklemeden şapşalca bir soru sorduğumu farkedip, kendim yanıtladım: “Tuğcan’da değil mi?”
Zaten toplantının başında da İbrahim Tuğsuz’a salonu ücretsiz kiraladığı için mükerrer kez teşekkür edildi.
Eski ANAP İl Başkanı Tuğsuz’la ilgili tarihi bir anekdot anlatmalıyım, kimsenin karşılıksız iş yapmadığını anlatan güzel bir hikaye, ama bu yazıyı çok uzatır, onu yarına bırakıyorum.
Salonda 3 kişinin posteri vardı.
Turgut Özalp, Mustafa Taşar ve halen ANAP Genel Başkanı İbrahim Çelebi.
Taşar ekranda da görünce çok duygulandım. Gaziantep’e henüz o çapta bir politikacı gelmedi.
Fonda;
Arım balım peteğim,
Gülüm dalım çiçeğim,
Bilsem ki öleceğim
Yine seni seveceğim…
Şarkısını dinlerken bu kez Özal’ı ve Özallı yıları hatırlamadan edemedim.
Geleceği söylenen ama ameliyat olduğu için gelemeyen Mehmet Keçeciler’i teknoloji bize perdede canlı izletti.
Nereden nereye…
Konya’da elinde yeşil şeriat bayrağı ile koşmasını televizyonda izlediğim Keçeciler artık olgun bir siyasetçi, akıl dolu, dokunaklı bir konuşma yaptı.
En bilinen konuşmacı ise eski İzmir Belediye Başkanı Burhan Özfatura idi.
Yıldızımız onunla bağdaşmadıydı. Bizi mahkeme vermişti. Gerçi kaybetti ama, bizi üzmüştü.
Gaziantep’e, Asım Güzelbey’e ‘Onlukçu’ adıyla maruf zatı bizzat o göndermişti. Güzelbey üzerinde çok etkiliydi, belediyenin ‘norm kadro projesi’ni de o yapmıştı.
Tabii köprünün altından çok sular aktı, her şey geride kaldı, şimdi karşımda Özfatura bazı haklı konulara dokunuyordu ama üslubu ağırdı. Ancak, böyle bir zamanda korkusuzca konuşmak, söylenemeyenleri söylemek de her babayiğidin karı değildi…
Son konuşmacı ANAP Genel Baykanı İbrahim Çelebi’ydi.
İlk kez dinlediğim Çelebi benim için biraz hayal kırıklığı oldu.
Konuşmacıları hiç tanımayan birisi benim yanımda dinlemiş olsaydı da, ben ona ANAP’ın Genel Başkanı kim diye sorsaydım, herhalde Sıtkı Severoğlu’nu işaret eder, “İşte bu!” derdi. Çünkü siyasi konulara ve belagata Severoğlu daha fazla hakim.
Her ne ise…
Böyle bir zamanda böyle bir organizasyon, demokrasi açısındançok önemli ve alkışlanmalı.
Hakim: Anam avradım olsun…
Bu bir fıkra değil. Gerçek bir olay.
Amerika’da bir kasabada mahkemede bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar.
Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır:
“Hanımefendi, beni tanıyor musunuz?”
Yaşlı teyze cevap verir:
“Ah evet Avukat Bey, sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız.Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 lira fazla kazanmak için herkesi satarsınız.”
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur.
Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar:
“Peki Hanımefendi, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?”
Kadın yine cevaplar:
“Elbette tanıyorum, çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor.”
Yine herkes şokta! Bütün salonu bir uğultu kaplar.
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır, ikisine de eğilmelerini söyleyerekkulaklarına şunu fısıldar:
“Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız anam avradım olsun ikinizi de harcarım!”
Galatasaray’a yakışmadı!
Önceki gün Galatasaray Mali Genel Kurulu’nda , haklarında FETÖ suçlaması yapılan eski oyuncuları Hakan Şükür ve Arif Erdem'le genel kurul üyeleri eski savcı Zekeriya Öz, Şahabettin Harput, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İsmail Demiriz, Hazım Sesliiçin üyelikten ihraç edilmeleri kapsamında oylama yapıldı.
Kurulda yapılan oylamalarda; Zekeriya Öz (oy çokluğu), Şahabettin Harput (oy çokluğu), Hüseyin Avni Mutlu (oy çokluğu), İsmail Demiriz (oy çokluğu) ve Hazım Sesli (oy çokluğu) kulüpten ihraç edildi.
Arif Erdem ile Hakan Şükür'ün üyelikten çıkarılması ise (oy çokluğu) reddedildi.
Yine genel kurulda Galatasaray Adası işletmecisi Mehmet Koçarslan ve Galatasaray'a hakaret içeren paylaşım yaptığı gerekçesiyle Mehmet Uğur Sunakanise oybirliğiyle kulüpten ihraç edildi.
Diğer isimleri ihraç eden genel kurulun Hakan ile Arif’e dokunmaması büyük şaşkınlık yarattı.
Hakan ve Arif, iş bu mertebeye gelmeden de Fetullahçı olarak bilinen futbolculardı. Hatta Hakan sembol bir isimdi.
Bu futbolcuların ihraç edilmeme nedeni Galatasaray’a olan büyük katkılarıymış!
İnsanlar hata yaparmış, bu büyük futbolcular da bir hata yapmışlar, affedilmeleri gerekirmiş.
Nasıl saçma, dangalakça bir arguman!..
Katkı yaptılarsa fazlası ile karşılığını aldılar. Kimsenin rüyasında bile göremeyeceği paralar kazandılar. Yani, Galatasaray’ın onlara bir borcu yok. Hatta, fazlasını iade etmeleri gerekir!
Bu oyuncular, faal futbol yaşamları sırasında boş durmadılar, takım içinde de ikilik yarattılar, cemaatten olmayanları dışladılar. Ne çabuk unutuldu?
Suçlu değillerse niye kaçtılar?
İlk kaçan onlar değil miydi?
Osman Nakıboğlu ve oğlu Bahaeddin Nakıboğlu da kaçtı! Onların da Gaziantep sanayisine katkıları oldu. Onlar da mı affedilseydi?
Suçun yoksa, çıkarsın mahkemeye aklanırsın!
Hem tüy, hem de affedilmeyi bekle!
Böylece öğrendik ki, Galatasaray’ın içi de kokmuş!
Genel Kurul’da alenen FETÖ’cüler savunuluyor, bunlar büyük ve çok değerli adamlar denilerek ihraç edilmiyor.
Bence, o genel kurulda önerinin aleyhinde oy kullananların hepsi önce Galatarasay’dan ihraç edilmeli sonra da haklarında FETÖ’cü olmaktan dava açılmalıdır.
Bu kadar densizlik olmaz!
Ayrıca, FETÖ’cü üyeleri kim kulübe önerdiyse onlar da ihraç edilmeli ve yargılanmalı.