Coğrafya kaderdir...
“Coğrafya Kaderdir…” 27 Mayıs 1332 yılında bugünkü Tunus topraklarında dünyaya gelip 17 Mart 1406 yılında da Mısır Kahire’de son nefesini veren, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi İbn-i Haldun’un asırlar önce söylediği muhteşem bir sözdür bu.
Büyük düşünür İbn-i Haldun bu sözü, havanın ve dolayısıyla hava durumunun yani iklimlerin, millet davranışlarına, asabiyesine, su kaynağının rahatlığa ve dolayısıyla rehavete, soğukluğun getirdiği mecburi kabullenişin ve dinamizmin de bir coğrafyanın ve o coğrafyadakilerin kaderini nasıl kökten etkilediğini anlatmak için kullanmış.
Basında yer almadı, ama geçen hafta IŞİD 37 Suriyeli’yi infaz etti.
Bir süredir piyasada yoklardı, feci bir video ile döndüler.
Bir kısmının kafasını vücutlarından ayırıp önlerine koydular. Diğerlerinin de kafalarını taşla paramparça ettiler.
Bu olaydan birkaç gün sonra da 86 Suriyeli kimyasal gazla katledildi.
Durmadan öldürüyorlar!
Ortadoğu, ölümle eş anlamlı bir kelime.
İran-Irak savaşında 1 milyon kişi öldü.
Saddam’ın Irak’ın da ise 1,5 milyon kişi katledildi.
6 yıldır süren Suriye hesaplaşmasında da (!) rakam 600 bine doğru ilerliyor!
Buna Arap Baharlarını da eklerseniz, Yemen, Mısır gibi ülkelerdeki patlamaları da ilave ederseniz, ortaya iğrenç rakamlar çıkar!
Ama daha durun bakalım.
Hedefte asıl İran var.
İran’la dalaşılırsa, iş çok büyür!
Irak işin içine girer, Katar var ama en önemlisi, kambersiz düğün olmayacağına göre Suudiler ateş çemberinin içine girecektir.
İşte bu coğrafya böyle...
Belki bizi kendi halimize bıraksalar birlikte yaşamayı becereceğiz ama fırsat vermiyorlar, sürekli cennetin adresini önümüze koyuyorlar.
Sünnet çocuğu!..
“The Economist” dergisinin son sayısında “ABD’nin hiçbir başkanının, görevdeki daha ilk aylarında popülaritesinin bu kadar düşmediğini” yazıyordu. Popülaritesi yüzde 35’lere düşen bir Başkan’dan söz ediyoruz.
Dergi ayrıntılara girmiş.
Bakanlarını gözden çıkartmak zorunda bırakılmasından tutun da bazı İslam ülkelerinden gelenlere koyduğu “giriş yasağının” yargı tarafından durdurulmasına kadar art arda aldığı “eksileri” sıralıyor.
“Neyse ki Amerika’da Trump gibi bir başkanı bile hizaya getirecek -denge/denetim- sistemi işleyebilmekte” diye noktayı koyuyor.
“Trump’ın zehirli gaz bombalarını atmak üzere uçakların havalandığı üssü Tomahawklarla vurması” içeride kaybettiği puanları yeniden kazanması hamlesidir, deniyor…
59 füze göndermişler. Dergiyi açtım, gözden düşmesine neden olan maddelerin sayısını tekrar saydım, acaba her biri için bir Toma mı gönderdi diye! Ama merakım boşunaymış, henüz 59 vukuatı yok!..
Füzelerin gönderildiği sabaha karşı televizyon başında bütün yorumları dinledim.
Başkan Trump, bombadan zehirlenen küçük çocukları görünce çok etkilenmiş, danışmanlarına hemen “Ne yapabiliriz?” diye sormuş. Önüne konan opsiyonlardan birini seçmiş. O opsiyon da 50 Tomahawk…
Bu izah insan zekasıyla alay etmek gibi bir şey!
Amerikalı emekli bir generalin yorumu çok dikkatimi çekmişti.
“Göreceksiniz, bunun arkasından asıl Kuzey Kore’nin Esad’ı gelecek” demişti.
Kim Jong-Un’un Esad’a benzetilmesine epey gülmüştüm. İçimden, “Bunların hangisi daha rezil” diye bir karşılaştırma yapmıştım. Şüphesiz Kim Jong-Un daha beter bir adam!..
Dün akşam saatlerinde beklenen haber geldi. ABD uçak gemisi ve diğer savaş gemileri herhalde siz bu yazıyı okuduğunuz da olay yerine ulaşmıştır!
Ben Başkan Donald Trump’ı ileri yaşta sünnet olan ve erkekliğini kanıtlamaya çalışan birisi olarak görüyorum.
Yarın bu konuya devam edeceğim.
Nerede eğitim gördüğün önemli değil, nerede doğup büyüdüğün önemli!..
Avrupa’nın en çok satan gazetesi Alman Bild, pazar günü Esad’ın yandaki resmini basarak altına şunları yazdı:
Ailede bir kitle katili olacağını kim bilebilirdi?
Belki de tarihi bir ironi, Suriye’nin büyük umudu Cumhurbaşkanı Beşar Esad için böyle bir şey düşünülebilir miydi?
Gün geldi zalim bir babanın oğlu daha da bir zalim Tiran oldu.
Batı’nın büyük umutlar beslediği Beşar Esad, Temmuz 2000’de babasının ölümünden kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanı seçildi.
Londra’da ‘Göz Doktorluğu’ eğitimi alan Beşar Esad, Londra’da yaşayan çok varlıklı sünni bir ailenin kızı Esma Akhras Fauaz ile evlendi. Esma’nın babası da ünlü bir kardiyolog.
Esma, Londra’da saygın bir üniversite olan King’s College’de bilgisayar bilimi eğitimi aldıktan sonra dünyanın en büyük bankası olan JP Morgan’da ve Deutsche Bank’ta finansal analist olarak çalıştı.
A.T. notu:
İyi hatırlıyorum, 2000 yılında Esma’nın Esad’la evliliği Batı’da büyük olay olmuştu. Babasının zalimliği bilindiği için Londra’da eğitim alan iki genç Batı’nın büyük umudu olmuştu. Ülkelerine saygınlık kazandıracağı, barış getirecekleri konuşulmuştu.
Eşi Esma (41), Hafız (15), Zein (13) ve Kerim (13).