Doğru konuşmak
Her zaman doğru oturup doğru konuşmak gerekir. Hani derler ya “Eğri Oturup Doğru Konuşalım”. Bizim bu evreyi geçirdiğimize inanmaktayım. Artık eğri oturmamamız gerekir. Bir insanın duruşu bile karakterini anlatır, bu nedenle eğri oturan insanlardan doğru iş bekleyemeyiz. İnsanların her hareketi her konuşması, kullandığı her cümlede mutlaka bir mana vardır. Bilmem hatırlar mısınız; Mustafa Kemal Atatürk’ün kırda bir ağaç gölgesinde oturduğu zaman çekilmiş bir resmi vardır. Ceviz ağacının gölgesinde bile otururken Ata rahmetli bir duruş sergilemektedir. Bir elinde Yenice sigarası içerken bile bir duruşu vardır Mustafa Kemal’in.
Haydarpaşa Garı’nda kendisini karşılamaya gelen halkla çektirdiği resmi hatırlayın ATA’nın. Önderlik ettiği bir ülkenin çağdaş kadınlarıyla çektirdiği ve onlarla gurur duyduğu kadınlarla olan resimleri hiç hatırımdan çıkmaz. Eskişehir Belediye Başkanının Odunpazarı’nda Atatürk için tanzim ettirdiği müzeyi gezerken bu resimler, ümmetten ulus devlete nasıl kısa bir zamanda ulaştığımızı açıklayan önemli bir gösterge olarak izlemekteyiz.
Kastamonu’da ‘’Efendiler bu serpuşun ismine ŞAPKA denir ‘’ sözleri ile bir günde bütün ülkeyi kapsayan bir devrim gerçekleştirmek herkesin harcı değildir. Fes giymeye alışkın halk, bir anda şapka devrimini benimser. Osmanlı tebasının simgesi haline gelmiş olan FES, ortadan kalkarak şapkanın ikame ettirilmesi bile, bir siyasi duruş olduğuna inanırım. Bugünlerde Fesin antika olarak yabancılara turizm amaçlı eşya diye satılması, bu duruşun bir terekesidir.
Her toplumun geçirdiği siyasal aşamalarda, kimi zaman kazanımlar olur, kimi zaman kayıplar mutlaka vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar geçen bir asırlık bir tarihi sadece bir yüzyıl olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bütün yapılanların doğru ve tam olduğunu iddia etmek de doğru olmaz.
Bugün içinde bulunduğumuz toplum yaşamımızda en büyük tehlikenin denetlenemeyen cemaatler olduğunu düşünürüm. Bu cemaatler ne için kurulur, ne işlevi vardır, amacı nedir ve de neyi hedefler? Ülkede zaten din ile ilgili bir Diyanet İşleri kurumu çalışmakta. Bu kurumun kullandığı bütçe, birkaç bakanlıkta bile bulunmamakta. Bu kurum doğru işlemiyorda bu cemaatler bu nedenle mi peydahlanmakta, yoksa gerçek amaç neyi hedeflemekte? Bu soruların cevapları bulunamıyorsa, o ülkenin başına her melanet bu kanallardan gelebileceğini düşünmemiz gerekir.
Bilim zayıflarsa ortaya dine dayalı cemaatler, cahil halkın sığınacağı limanlar olarak görünür. Halkı aç bırakırsanız, bir torba pirince, bir paket yağa muhtaç ederseniz, kendi inançlarını bile yiyebilir. Böylelikle bu insanları istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. Çünkü adam aç ve yoksul. Bir de bu cahil halkın evde aş bekleyen düzine ile çocukları varsa, aç olan çocukları cemaatler sahiplenir. Bunlara istedikleri herşeyi yaptırırlar.
Hatırlayın yakın tarihimizi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Dışişleri Bakanı Bayan Rice ‘ Orta Doğu’da ılımlı islam görüşlü devletler olacak, sınırlar yeniden çizilecek ‘ demişti. Ilımlı islam kurgusu FETÖ’nün yaratılması ile oluşturulmaya çalışıldı. Yani yine cemaat temelli yapı oluştu. Geçtiğimiz son 15 senede çok daha hızlı yapılandı.
Bir araştırma komüsyon başkanı, elinde bir partiye verilen bağış konusunda sahte bir çek fotokopisini, belge olarak sunması ile toplumun dikkatini başka yerlere çekmeye çalıştığını seyrettik. Aslında esas fotoraf karesinde FETÖ ile yenilen bir öğlen yemeğinde masa başında biri kuzu kuzu oturmakta olduğu perdelendi. Ancak, buna kimse bir dokundurma yapmaması için neler kurgulanmakta diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.