Bu cinayetlerin vebali kimin?
Yaygın basın gazetelerinin üçüncü sayfalarını okumadan geçiyorum. İçim dayanmıyor. Gazetelerin üçüncü sayfalarını açtığınızda kan akıyor üzerinize.
En vahşiyane cinayetler... Daha önceden yaşanmadık/görülmedik, yazılmadık,, çizilmedik türden...
Mesleğin içinden geldiğim için iyi biliyorum, eskiden kırk yılda bir böyle cinayetler işlendiğinde gazeteler o vahşi olayın ardından günlerce yazar, duruşmalardan okurlarını haberdar ederdi.
Sanıyorum, 1950'li yılların sonlarıydı, -O zamanlar Tercüman gazetesinin muhabiriyim- İstanbul'da K.S. adında biri, kayık safasına çıkardığı bir kadın ve çocuğunu deniz ortasında boğazlamıştı. Kadına tecavüz etmek için önce çocuğunu sonra da kadını öldürmüştü. Anlatmak istediğim; bu cinayetin katili önce bulunamamış, sonra polisin sıkı araştırması sonucunda yakalanmış ve cezalandırılmıştı. Cinayet de haftalarca gazete sayfalarından düşmemiş, mahkeme safahatı haber yapılmıştı...
Şimdi öyle mi?
Şimdi gazete sayfaları işlenen cinayetlere yetmiyor. Kim bilir, daha niceleri gün yüzüne çıkmıyor/duyulmuyor, gazete sayfalarında yer almıyor.
Ya da gazete sayfa sekreterleri -kim bilir- haber değeri açısından sayfada yer vermediği cinayetler de vardır belki de.
Demem o ki; -iletişim arttığından- düne göre cinayetler daha çok duyuluyor. Gazetelerin sayfaları bugün; o günkü cinayetlere yetebiliyor. Aksini düşünüp adli olayların dünü ve bugününü -eskisi gibi- detaylı izlenip yazılsa bugün sadece cinayet ve böyle olayları yazan gazeteler yayımlanması gerekir.
1950'li yıllarda böyle bir haftalık gazete vardı. Adı da Harman'dı ve hep korkunç cinayetleri yazardı.
Demek ki, bu ülkede geçmişte de -her toplumda olduğu gibi- cinayetler işleniyordu, ama bugünkü kadar değil.
Bugün hem daha korkunç/vahşi olanlarına tanık oluyoruz.
Çoğunluğu da "kadın cinayeti.”
"Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu", 2017 yılında 409 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü açıkladı. Aynı yıl boyunca 387 çocuk istismara uğradı, 332 kadına cinsel şiddet uygulandı.
Bu sonuçlarla dünya sıralamasında yer aldık, maalesef... Böyle olaylarda utanmak yetmiyor. Önleyici neler olur onu düşünüp yapmak gerek...
Sonuçta şu kanıya varıyoruz: Demek ki, bu konuda göz ardı ettiğimiz alanlar var. Bakanlık kurmak da çözüm getirmiyor. Eğitici anlamda eylem önemli... Toplumsal yaşamda birey ilişkilerinin kökündeki aksaklıkları/eksiklikleri giderecek yeni eğitim politikalarıyla, müfredatla yaşama kazandırmak gerek.
Soruyorum; hani, nerde eskinin "Yurttaşlık Bilgisi" ve "Aile Bilgisi" dersleri...
Hangi kafalar bu dersleri önemsemeyip kaldırıp, diğer derslere ünite olarak konulmasını önermişse bugün yaşanan cinayetlerde onların vebali yok mu düşünüyorsunuz?