Sadece bir saat
Gün içerisinde yapacaklarımız listesine, pek çok şey sığdırırız genellikle. Peki, bu listenin içinde yer alan eylemlerin ne kadarı sadece kendimiz için yapabildiklerimizdir? Ya da gün içerisinde kendimize ne kadarlık bir zaman dilimini ayırıyoruz?
Gerek iş hayatının yoğun ve yorucu temposundan, gerekse de günlük hayatın rutin telaşından, kendimize pek de zaman ayırabildiğimiz söylenemez. Stres, hemen hemen herkesin yaşadığı bir olgudur. Önemli olan bu olguyu tamamen ortadan kaldırma durumu olmasa bile, ne denli olumlu bir düzeye indirebildiğimizdir aslında.
24 saat içerisine sığdırabildiğimiz o kadar çok şey varken, neden bu 24 saatin 1 saatini kendimize ayıramayalım?
Günde, hadi olmadı haftada, sadece bir saatlik zaman dilimini, kendimize ayırabilmenin çok da zor olmayacağını düşünüyorum.
Tüm olumsuzlukları dışarıda bırakıp, iş stresi ve yoğunluğu dışında, günlük hayatın koşuşturmacasından uzaklaşarak, sadece bir saatlik zaman çemberinin içerisinde düşünebilelim kendimizi arada da olsa.
Neler sığdırabiliriz bu bir saate peki?
Sabah, bir saat erken kalkıp yürüyebilir ya da akşam, yatmadan bir saat kitap okuyabiliriz. Güne, muhteşem bir kahvaltıyla başlayabiliriz mesela. Hiç denemediğimiz bir yemek tarifini denemekle başlayabiliriz ya da.
Bu, oturup sevdiğimiz bir insanla muhabbet etmek de olabilir.
Yapmaktan en çok çekindiğimiz, korktuğumuz bir şeyi yapabilir ya da huzur bulabileceğimiz sessiz bir ortam bulup, sadece rahat bir şekilde nefes alıp verebiliriz mesela.
Yazın sıcağında bir deniz, göl veya havuz kenarında oturarak, ilkbaharın mis kokulu çiçekleri arasında dolaşarak, sonbaharın düşen yaprakları altında soluklayarak ya da kışın yağan karda attığımız adımların izlerini sayarak, geri geri yürümek de olabilir bu 1 saat mesela.
Sergilenen tüm davranışlar, zihnin kontrolü altında bulunur. Ve zihni, kontrol altına alabildiği kadar mutlu olur insan.
O zaman öncelikle zihni, klasik, baskıcı düşünce kalıplarının boyunduruğu altından çıkarmak gerekir.
Beden ne kadar mutlu ise, ruh da o denli huzur ile dolu olur. Ruh, huzurlu olduğu sürece de zihin daha sağlıklı faaliyetler gösterir.
Mademki, toplumun refah ve huzuru bireyin mutluluğundan geçiyor. O zaman ilk önce kendimizi mutlu etmekle başlayalım her güne. Ya da her güne, küçük de olsa yeni bir şey ekleyerek bulunduğumuz noktadan yol alalım ileriye.