Ankara yolculuk notları
Hiç bir şey amaçsız yapılmaz. Eğer yapılırsa o zaman pişmanlık, hüsran yaşanır. Bu durum; kişisel olduğu kadar, kurumsal anlamda da "ilkeli duruş" anlamına gelir.
Ankara'ya günübirlik "ateş almaya" gitmedim. Elbette amacım vardı.
Trabzon Vakfı'nın değerli Başkanı Bilgin Akgül ve yönetim kurulu arkadaşlarının her yıl Ankara'da düzenlediği "Trabzon Günleri"ndeki söyleşimde "Trabzon ve Mizah" üzerinde söyleşecek, sunum yapacaktım.
***
Günümüz insanının; yaşadığı acılarla gülmeyi unuttuğu gerçeğini biliyoruz. İşte en çok da gülmeye gereksinim duyulduğu böyle bir süreçte dudaklarda gülücük, yüz ifadelerinde güller/çiçekler açtırmanın kolay olmayacağını biliyordum.
Üstelik, tam da söyleşi öncesi kişisel ilişkilerden doğan sorunlarla ilgili bir de saygısız telefon alırsanız, düşünce dünyanızın allak- bullak oluşunu düşününüz.
Dış görünüşünde neş'eli, ağzından bal akar bir görünüm; buna karşın iç dünyasında fırtınalar kopan ve gemisi alabora olacak bir kaptanın durumu...
Yalan ve gerçeğin rekabeti/savaşı...
Mizah üzerine olan söyleşimi böyle bir havada yaşadım.
Şükür... Başardım...
İnsanımızın yaşadığı olumsuzlukları kendi iç dünyasının sağlıklı yorum potasında değerlendirip kendi rotasında devam edebilmesi içte böyle bir şey olsa gerek...
Ve bir kere daha anladım ki; insanoğlunun moral kaynağında öncelikle yaşama moral gücü katan mizah zenginliği olmalı...
Boşuna "Mizahsız yaşam olmaz" diye dememiş düşünürler.
Siz, siz olun, mizahtan uzak durmayınız.
***
Günübirlik işler hep bir telaş, koşuşturma ile geçer. Böylesi durumlarda zaman hep kısıtlı, herşey dakikasında gerçekleşsin istenir.
Gidiş-dönüş yolculuğumu uçakla yaptım. Gece döneceğim, uçuş saati geldi, 45 dakika gecikme duyurusu yapıldı. İçimden; "İyi oldu, birşeyler atıştırayım" dedim. Tost bile bulamadım. Neyse, bir anons "Uçağınız harekete hazır, hemen 104 nolu kapıya gidiniz."
Hani, kırkbeş dakika gecikme vardı...
Lahana turşusu ve perhiz...
Olağan şey dedik , koştuk. Tabii ki, herkes birden hücum edince uçağın içinde tıkanıklık.
Hostesin anonsu; "Bagajlarını yerleştiren yolcularımız lütfen yerlerine otursunlar. Gösterdiğiniz HASSASİYETE teşekkür ederiz."
Türkçe'ye, inceliğe bakar mısınız? "Hassasiyet..." Nereden çıktı bu sözcük? İçim darlandı, yüksek sesle bir süre söylendim. Tepkimi haklı bulup gülümseyen dudaklar gördüm. İçim/ruhum rahatladı.
Hele de erkek hostesin yakasında Cumhuriyet'in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Kocatepe'deki pozunun rozetini görmek yolculuğumu en güzel anı oldu.