Diyanet nihayet... Ama...
Diyanet Başkanlığının, "piyasa hocaları"nın İslamiyet hakkında bunca anti, negatif söylemlerden sonra açıklama yapmasını "Çok şükür!.." çekerek karşılıyoruz.
Din gibi çok hassas bir konuda; hiç de yetkin olmadıkları halde ahkam kesen bu hocaların; kafalarda yarattığı bulanıklığı nicedir sessiz seyreden ilgilisi bir kurumun bu ülkede bulunduğunu üzülerek ifade etmek isteriz.
***
Hemen belirtelim ki; ülkemizde bağımsız olması gereken Diyanet Başkanlığı, benim yaşamımın her döneminde siyasetin az-çok baskısını, 'telkinini', uyarısını almış bir kurum oldu hep...
Böyle gelmiş... Bunu peşinen kabullenelim!..
Gelelim, asıl konumuza...
Diyanet alanındaki kadrolaşmanın kolaylığı; gelip-giden iktidarların ya gözünden kaçtığı, ya da "böyle gelmiş, böyle gitsin" yanlış anlayışının "işe yararlılığı!" ile bugünlere gelindi.
Sonuçta; din gibi önemli bir alanda konuşacak kişiler/yetkililer üzerinde "etliye-sütlüye karışma", "işine bak!.." algısı diğer yöneticilerce yaratılıp pasifize etme hevesleri galip gelince; günümüzün hiç de hoş olmayan, dinle hiç ilgisi olmayan, anlamsız söylemler korosu oluştu.
Çok da ayıp oldu!..
Bunca olumsuz/mantıksız söylemlerin; nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede yaşanması, ayıp olan "din taassubu" yanında üzücü bir manzara yarattı ortada.
***
"Çok şükür" dedik yukarıda...
Diyanet Başkanlığı, nihayet kendine gelip toz-duman içinde kaldığını gördü.
Önceki gün, Diyanet Başkanı Ali Erbaş Hoca'mızın medyaya yansıyan açıklamasında; İslam hakkında konuşanların üsluplarına dikkat etmeleri gerektiğinin işaretini verdi. "Hikmeti gözardı eden ve ötekileştirici yaklaşımlar, itici, kırıcı, katı ve kaba bir dil, öfke ve nefret üreten davranışlar herşeyden önce Müslümanlara zarar verir" diyor özetle Diyanet Başkanı Erbaş Hocamız.
Bu açıklamadan anladığımız, "olan olmuştur, dini konuda konuşacaklar dikkatli olsun." nasihati çekilmiş oluyor orta yere...
Hani, nerede, bizleri üzen, aşağılayan söylemlerde bulunanlar için yasal takibat duyurusu?
Yani, din üzerine konuşmak böylesine sorumsuzluk alanı mı?
Belirtmek durumundayız, Türkiye'nin üzerine sadece BOP ile gelinmiyor, misyonerlikle de geliniyor bugün...
İslamiyet elbetteki Yüce Rabb'in korumasında... Ama görüyoruz ki, kıyameti hızlandıracak misyonerlik çalışmaları İslamiyeti kıyısından-köşesinden kemirme çabasında...
Böyleleri için cezai önlem yok mu?