Sen bir aslansın
Bir Hint hikayesinde anlatılır. Bir dişi aslan hamileydi. Tam doğum yapmak üzereyken bir tepeden diğer tepeye atladı. İşte tam bu atlama sırasında havada yavru doğuverdi ve aşağıya düştü. Uçurumun altında, vadide bir koyun sürüsü otluyordu. Aslan yavrusu koyun sürüsünün içine düştü. Küçük yavru düşünce koyunlar ilk etapta korkup sağa sola koşuştular ama bir süre sonra bu küçük yavruyu emzirmeye başladılar.
Yavru zamanla büyüdü ve genç bir aslan oldu. Sürüdeki koyunlar tarafından vejetaryen olarak büyütüldü. Bu genç aslan kendini bir koyun sanıyordu. Şeklinin farklı olmasını da bir doğum kazası olarak değerlendiriyordu. Koyunlar gibi meliyor, onlarla beraber kırlarda koşturuyordu. Bir bahar günü sürü huzur içinde otluyordu. Yaşlı bir aslan avlanmak için sürüye yaklaştığında gözlerine inanamadı. Çünkü bu koyun sürüsünde kendini koyun sanan ve koyun gibi davranan genç bir aslan vardı. Yaşlı aslan avlanma işini erteledi ve koyun sürüsünü takip etmeye başladı. Yaşlı aslanı gören koyunlar sağa sola kaçışırken sürüdeki genç aslan da onlarla beraber koşturuyordu.
En sonunda yaşlı aslan genç aslanı yakaladı. Genç aslan “Ne olur beni bırak! Lütfen beni yeme! Bırak sürümle beraber evime döneyim” dedi. Ama yaşlı aslan onu bırakmadı ve yakındaki küçük bir su birikintisine kadar sürükledi. Su ayna gibiydi ve yaşlı aslan ile genç aslanın görüntüsü suya yansıdı. Kendi aksini suda gören genç aslan şok oldu. Aynen yaşlı aslana benziyordu. Tam o anda ani bir içsel değişim
yaşadı ve doğal olarak kükredi. Vadi genç aslanın kükremesi ile yankılanmıştı. Genç aslan daha önce hiç kükrememişti. Çünkü bir koyun olduğunu sanıyordu.
Yaşlı aslan “Ben bana düşeni yaptım. Şu andan itibaren iş sana düşüyor. Hala sürüne dönmek istiyor musun?” dedi. Genç aslan kükreyerek “Sana teşekkür ederim. Ben yıllarca kim olduğumu bilmeden yaşamışım. Bana kim olduğumu hatırlattığın için sana minnettarım” dedi.
İşte annenin, babanın, ustanın, öğretmenin görevi seni bir koyun olarak yetiştirmek değildir, onların görevi sana kim olduğunu hatırlatmak ve göstermektir. Sen hiçbir zaman kendine bakmıyorsun, kendi aynanda görüntünü seyretmiyorsun. Bütün dikkatin dışarıda… Hep içinde bulunduğun sürüye benzemeye çalışıyorsun. Senin fıtratında aslan olmak var.
Sen ah seni takvime göre yaratılmışsın. Sen en güzel şekilde yaratılmışsın. Sen kendi içindeki güzelliklerin farkında değilsin. Toplum senin kendi içine odaklanmanı engelliyor. Topluma, sırtına semer vuracağı eşek lazım… Sütünü sağacağı, derisini yüzeceği, etini yiyeceği inek lazım…
Toplum senden faydalanmak için çaba gösteriyor. Toplum, sürü senin sen olarak yaşamana izin vermiyor. Lütfen çevrene bakıver. Doktor olması gereken adam çaycılık yapıyor. Kasap olması gereken insan doktor olmuş. Mühendis olması gereken köyde çobanlık yapıyor. Toplum sen olarak çiçek açmana izin vermez. Öncelikle seni annen, baban eleştirir, başkaları ile kıyaslar. Önüne sınav engelleri çıkar. “Sen adam olmazsın” sözü bir balyoz gibi beynine iner. Hiç kimse annesinden kral, ya da hamal olarak doğmaz. Kimin kral olacağına, kimin hamal olacağına toplum karar verir.
Lütfen içine dön bak ve içindeki aslanı keşfet. Kendi yeteneklerini gör. Kendine yatırım yap. Sen içindeki seni keşfettiğin gün fatih olacaksın, kaşif olacaksın, mutlu olacaksın. Yoksa bir eşek olarak yük taşımaya devam edeceksin.