Bir siyasetçinin analizi: Stalin
Öncelikle bir siyasetçi ile katil arasında pek fark yoktur. Her ikisi de güce ulaşmak isterler. Katil bu gücü yasadışı yollarla elde eden adamdır. Maalesef suçlu, hırsız, katil tipli insanlar yasalara uygun hareket etmezler. Siyasetçi ise yasal yolları kullanır. Siyasetçi bir defa gücü ele geçirince anayasayı, kanunu, yönetmelikleri bin bir yoldan değiştirebilir.
Siyasetçi iktidara gelinceye kadar yasalara, kanunlara, ahlaki değerlere son derece uygun davranışlar sergiler. Halkın arasına girer. Halk ile aynı ortamda yemek yer, çay içer, sohbet eder. Ama iktidara gelince ve yeri sağlamlaşınca işler tam tersi istikamette ilerler.
Siyasetçinin en temel yeteneği hitabetidir. Siyasetçi halkın umutlarını kendi vaatleri haline getirir. Senin umutlarınla, kutsalınla oynar. Eğer onu iktidara getirirsen umutlarına kavuşacağını sanırsın. Sen ona güç verirsen o sana bol bol umut verir. Sana vadedilmiş toprakları vereceğini söyler. Siyasetçiye bir defa iktidarı verdiğinde artık seni hesaba katmaz. Sana değer verdiğinde o zayıf sen güçlüydün. İktidarı ele geçirince o güçlü sen zayıf oldun.
Güç insanları bozar. Çünkü güç içinizdeki gerçek duyguları ortaya çıkarır. Aslında siz bozuksunuzdur, ama onu yaşatacak ortam yoktur. İşte güç size içinizdeki duyguları yaşama imkanı verir. Bir insanın gerçek kişiliğini, kendiliğini öğrenmek istiyorsanız ona güç verin. Siyasetçi bu gücü korumak için anında katile dönüşebilir.
Şimdi yazımızın konusu kişiye Joseph Stalin’e gelelim. Stalin iktidara gelmeden önce bir karıncayı dahi öldürmemişti. O Rus Ortodoks Kilisesi’ndeki papazlar için eğitim veren bir okul olan Tiflis Papaz Okulu’nda beş yıl teoloji okumuştur. Okulun en iyi öğrencilerinden biri olan Stalin, zekâsı ve olgusal hafızası ile tanınmaktadır. Oldukça dindar olan Stalin, tüm ibadet hizmetlerine katılır, hatta koroya öncülük ederdi.
Sovyetler Birliği’nde Komünist Parti’yi 12 kişilik bir komite idare ediyordu. Stalin bu komitede en alttaydı. Ama onda şeytani bir zeka vardı. Gücü eline geçirince ilk işi özel doktoruna Lenin’in ilacına zehir koydurmak oldu. Doktor kendi adamıydı. Zehir uzun vadede insanı öldürüyordu.
Lenin bu zehrin etkisi ile felç oldu. Artık her kağıdı okumadan imzalıyordu. Bu Stalin’in işini daha da kolaylaştırdı. Önce yönetimin üçüncü sırasındaki Kamenev’i öldürdü. Ondan sonra Zinovyev’i ortadan kaldırdı. Partinin Lenin’den sonraki ikinci adamı Trotsky idi. Trotsky, Stalin’in suikastlerinin farkına vardı ve öldürüleceğini anlayınca kılık değiştirip Rusya’dan kaçtı. Trostky acele kaçmıştı. Birkaç gün daha beklese kaçınılmaz son onu da yakalayacaktı. Kaçarken evinde kedisi kalmıştı. Stalin onun kedisini bile öldürdü. En sonunda ajanlar Trostky’i Meksika’da başını çekiçle ezerek öldürdüler. Stalin çok karanlık bir adamdı. Hiç konuşmazdı. Adamları, dostları, arkadaşları kimlerdi? Bunu kimse bilmezdi.
Artık Stalin’in önünde kimse kalmamıştı. Lenin’den sonra ikinci adam olmuştu. Doktoru en son dozu yüksek verdi. Lenin ölünce doğal olarak Stalin Sovyetler Birliği’nin başına geçti. Gücü tam ele geçirince canavarlaştı. Ne kadar muhalif varsa hepsini öldürdü. Basit bir sloganı vardı. “Ya benden yanasın ya da yoksun”.
Onun devrinde milyonlarca insan öldürüldü, sürgüne gönderildi, yok edildi. Mao Zedong, Çin Komünist Devrim’i lideri, iktidara geldiği ilk beş yılında 5 milyondan fazla insanı idam ederek veya işçi kamplarına göndererek öldürdü.
Adolf Hitler, Alman Nazi Partisi lideri olarak iktidara gelmeden önce hiç kimseyi öldürmemişti. 1934-1945 yılları arasında Almanya’nın tartışmasız tek lideriydi. Hitler 17 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. Suçlu zihin güç ister. Çünkü güç olmadan hiçbir şey yapamaz.
Bir insan güç peşinde koşuyorsa tehlikelidir. Bakın çevrenize! Tek adam yönetimlerine bakın!
Bir lider yola beraber çıktığı arkadaşlarını elemişse, yok etmişse, dışlamışsa bilin ki tehlikeli bir kişidir. Saddam ve Kaddafi gibi liderlere bakın. Bu işe ilk başladıkları sıradaki arkadaşları hiçbir zaman doğal yollarla ölmemiştir. Güce tapan liderler işleri bitince, gücü ele geçirince yoldaşlarını, yol arkadaşlarını ya itibarsızlaştırırlar, ya öldürürler, ya da pasif görevlere getirirler.
Yine bu tür liderlerin en büyük özelliği “kullan at” taktiğidir. Bir kişi belli görevlerde kullanır, onlara suç işletir ve işi bitince onları hemen pasifize ederler.