Önce kendine yalan söyleme...
Önceki gün iftar işini konu edindik ya; meğer yurdun diğer yörelerinde de bu konudan yakınanlar varmış.
Bizimkisi iftara siyasetin bulaştırılması idi.
Öbürleri de iftarda askeriyenin alkışından yakınıyormuş...
Biz yazdık, kimileri konu edinip çizdiler mi bilemiyorum, ama bu yıl iftarlar 24 Haziran seçimleriyle çakışınca böylesi manzaralar daha dikkat çeker oldu.
Hani, 1960'larda bayan siyasetçilerden birinin; "-Gözüme bakın, anlarsınız!.." imalı söylemiyle anlattığı meramını/derdini şimdikiler insanın gözüne gözüne üfleyip/söyleyip zorla sokuyor adeta...
Önce iftarı yaptırıyor, sonra da geçiyor iftar yapanların daha elini, ağzını yıkamadan başlıyor, -kendince- yaptığı işlerin reklamını yapmaya...
Hani, eskiden pazarlarda çığırtkanlar vardı, onun gibi...
"-Benim sütüm aaak!.. Gelde baaak! " örneği..
Oysa, geçmişteki bayan siyasetçi gibi, "- Gözüme bakın, ne diyeceğimi anlarsınız!.." dese ya, iftara ne siyaset karışacak, ne de yakınma konusu olacak.
Ama aradan yarım yüzyıldan fazla zaman geçti.
Siyasetçi de değişti...
Siyaset yapma anlayışı da bozuldu...
Siyasete soyunan da azaldı.
Suyun başına geçenler, pardon siyaseti yönlendirenler; akademisyenleri, bilim/sanat, kültür insanlarını görmezden geliyorlar.
Onları yanlarında görmek istemiyorlar.
Böyle olunca da siyaseten yapılan yanlışlarla gelinen nokta ortada...
İyi bir sonuç/anıt olsaydı, hepimizin vicdanen alkış tutma görevi doğardı elbet...
***
Aklımızda kalan; bayan siyasetçinin imalı, centilmen ve kısa mesajı -araştırıldı mı bilemiyorum- dünyanın en kısa nutkudur belki de...
Ne güzel değil mi? Az ve öz konuşmak...
Böyle olabilmek de kişisel bir zenginlik elbet...
İnsan önce her alanda birikimli olacak... Yaşamı her yanı/yönüyle tanıyacak... Okuyacak, öğrenecek, gezecek, görecek, yorumlayabilecek...
Dünya gidişatından haberdar olacak...
Kısacası "boş adam" değil, dolu olacak...
"Boş" dedim de açıklayayım... Davul gibi olmayacak... Tokmağı vuranın sesi olmayacak.
Bizde siyaset; "emre itaat" bağlılığı içinde düşünülmeye başlandığından bu yana demokrasinin aldığı yarayı gören yok maalesef...
Konuyu dağıtmadan toplayayım. Yöneticiler, siyasetçiler her yerde ve her zaman toplum önünde davranış ve söylemleriyle hep örnek olmak, güven vermek durumunda olduklarını hiç unutmamalılar.
Böyle bir övünme rüzgarına kendini hiç kaptırmamalı... Bir de başkasından önce kendine yalan söylememeli...