Ağacı bırakıp ormanı görmek gerek
Bu aralar gündemden düşmeyen ülkemizin ekonomik durumu konuşuluyor sürekli. Dış ülkelerden gelen olumsuz tepkilerin yanı sıra, ülke içinde de aynı olumsuz tavır sergileniyor maalesef.
Ortaya atılan fikirler, belirtilen görüş ve öneriler, televizyon kanallarında yapılan tartışmalar birbirini neredeyse tekrar ederek sıralanıyor art arda. Yok, ekonomi çöktü, zor düzelir, yok enflasyon yükseldi, finansal kriz içine gireceğiz, yok dolar fırladı bununla birlikte TL’nin hiçbir değeri kalmadı gibi yorumlar yapılıyor her yerde. Hep tedirgin edici, iç karartıcı sözler, düşünceler, fikirler. Özellikle toplum veya ülke bazında herhangi olumsuz bir durum ile karşılaşıldığında, aynı şeylerin tekrar edilmesi yerine biraz daha geniş açılardan bakıp çözüm odaklı fikirlere, önerilere ve en önemlisi olumlu faaliyetlere ihtiyaç var daha çok.
Ormanın içinden bir ağaç alev aldı diye, öyle dışarıdan seyrederek, tüm orman kül olacak deyip gerekli müdahaleyi yapmamak gibidir bu durum. Sürekli aynı olumsuz davranışlar sergilenerek herhangi bir problem çözülmez ne yazık ki. Bu tam tersi ortamı gerginleştirmekten öteye geçmez.
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
– “Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle:
– “Acı” diye cevap verdi.
Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
– “Tadı nasıl?” “Ferahlatıcı” diye cevap verdi genç çırak.
– “Tuzun tadını aldın mı?” diye sordu yaşlı adam, “Hayır” diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
– “Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış" der.
Yaşadıklarımız da tam olarak bu durumu yansıtmıyor mu aslında. Herhangi bir olay, sığdırdığımız bakış açısıyla olumlu ya da olumsuz bir nitelik kazanır genellikle. Umarım kısa süre içerisinde finansal sorunumuz çözülür ve büyüyen, gelişen bir toplum yolunda adımlar atarız.