Farkındalıkla çalabilirsin
Ünlü Hintli mistik Nagarjuna çıplak yaşarmış. Bir gün Nagarjuna başkente gelmiş. Kraliçe de kendisinin müridiymiş. Kraliçe elinde altın bir dilenci çanağı ile çıkagelmiş.
“Üstadım, elindeki o tahta çanağı bana ver. Onu kutsal bir emanet olarak saklayacağım. Ben sana altın bir çanak getirdim” demiş.
Mistik Nagarjuna “Peki” demiş ve teklifi kabul etmiş. Daha sonra da kaldığı yere gitmek için yola çıkmış.
Bir hırsız, mistik Nagarjuna’nın elinde elmaslarla süslü, altın dilenci çanağıyla gittiğini görmüş. Altın çanağın üzerindeki elmaslar güneşte pırıl pırıl parlıyormuş. Hırsız “Bu adam zaten mistik. Birkaç saat içinde bunun elinden altın çanağı alırlar. Onu alan neden ben olmayayım?” diye düşünmüş ve Nagarjuna’yı takip etmeye başlamış.
Mistik Nagarjuna şehrin kenarında eski, yıkılmış bir tapınakta kalıyormuş. Kaldığı yerin ne kapısı varmış ne başka bir şeyi. Hırsız “Bu viranede çanağı daha fazla saklayamaz. Uyusun girip alırım” diye aklından geçirmiş.
Ünlü mistik Hindistan’ın sıcağında her gün öğleden sonra biraz uyurmuş. Hırsız oracıkta duvarın dibinde beklemeye başlamış. Mistik Nagarjuna hırsızın niyetini biliyormuş. Dışarıda neden beklediğinin farkındaymış. Nagarjuna “Hırsız ben uyuyunca bu çanağı alacak. O zaman neden onu bekleteyim ki” diye düşünmüş ve altın çanağı aldığı gibi pencereden dışarı fırlatmış.
Hırsız gördüklerine inanamamış. Adam çok karizmatik görünüyormuş. Hırsız bu adamın duruşundan, yürüyüşünden, davranışlarından çok etkilenmiş. En son çanağı fırlatıp atması da onu bağlamış. Başını açık pencereden uzatarak “Efendim içeriye gelip sizinle biraz sohbet edebilir miyim?” demiş.
Mistik Nagarjuna “İçeriye girebilesin diye çanağı dışarı attım. Ben uyurken girmen anlamsız olurdu. Hemen içeri gel” demiş.
Hırsız içeri girmiş ve “Sizin bu değerli şeyi dışarıya attığınızı görünce içimde büyük bir arzu doğdu. Benim de sahip olmaya karşı sizin gibi ilgisiz, bağımsız ve özgür olacağım zaman gelir mi acaba?” demiş.
Mistik Nagarjuna “O zaman geldi bile” demiş. “Sana dünyayı aşmanın, öteye gitmenin, maldan mülkten vazgeçmenin, sahip olmamanın sırrını vereceğim”.
Hırsız “Ama efendim, ben bir hırsızım. Bunu özellikle vurgulayayım. Daha önce bir çok mistiğe gittim. Onlar bana hep ‘Önce çalmayı bırak, sonra içsel derinliğe odaklan, meditasyon yap’ dediler”. Mistik Nagarjuna “Bu onların gerçek ermiş olmadıklarının işaretidir” demiş. “Senin hırsız olduğun kimin umurunda? Kim olursan ol önemli değil. Neden önce çalmayı bırakman şartı koşuluyor? Sana çok basit bir ödev vereceğim. Çalmaya devam et. Sadece bir şey yapmanı istiyorum. Her ne yaparsan yap ama onu bilinçli yap, tam farkındalıkla yap. Çalacağın zaman hemen farkında olarak hareket et, ne yaptığına dikkat et, on beş gün sonra gel sonucu bana bildir”.
Bir hafta sonra hırsız geri dönüp gelmiş. “Beni kandırdın” demiş. “Yedi gündür çalamıyorum. Engellendiğim ya da içeri giremediğim için değil; çok değerli hazinelere ulaşıyorum ama yapamıyorum, çalamıyorum. Farkına varırsam aptallığıma gülüyorum. ‘Ben ne yapıyorum? Benden alınacak şeyleri mi çalıyorum’ diye düşünmeye başlıyorum. Er yada geç öleceğim. Ben ölünce sahip olduğum her şey elimden gidecek. Böyle düşününce her şey çocukça görünüyor. Farkına varırsam çalamam, çalarsam farkındalığımı kaybederim. Maalesef ikisi bir arada yürümüyor”.
Bunun üzerine Nagarjuna “Karar senin” demiş. “Hangisini istersen seçebilirsin. Farkındalığı bırakıp çalabilirsin ya da farkında olmak istersen çalmayı bırakırsın”. Bunun üzerine hırsız “Ben farkındalığı tattım. Beni çok mutlu etti. Evim değerli eşyalarla dolu ama onlar bana mutluluk değil, sadece korku veriyor” demiş.
Adamın gözünü hırs bürümüş. Çalıyor, çırpıyor, yığıyor ama bunu neden yaptığının farkında değil. Ne yaparsan yap bunlar er ya da geç senden alınacak.
Siyasetçiler aç gözlüdürler. Gözleri hiç duymaz çünkü hayatı alışkanlık halinde yaşayan insanlardır onlar. Farkındalıkları yoktur. Ömür boyu insanlara hükmetsen ne olur? Sonunda gene gideceksin. Firavun gibi piramit yaptırsan sana ne faydası var? Sonunda adın bile anılmayacak. Çalacak mısın? Bunu farkında olarak yap. İyice düşün, taşın, analiz et. Adam mı öldüreceksin? Bunu farkındalıkla yap. Farkında olursan insanın saçının bir teline zarar veremezsin. Eline silahı aldın. Eğer farkındalık sahibi ise hemen düşünürsün. “Bu insanı öldürürsem 30-40 sene hapse girerim. Onun çocukları yetim kalır. Benim çocuklarım mağdur olur. Hem bu insana o canı ben vermedim ki ben alayım” gibi düşünceler seni cinayet işlemekten alıkoyar.
Bir çok cinayet ani reflekslerle yapılır. Katil cinayeti işledikten sonra pişmanlık yaşar. Eğer farkında yaşarsanız, bir karıncaya bile zarar veremezsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama farkındalıkla yapın. Hayatınızın güzelleştiğini ve anlam kazandığını göreceksiniz.