Her gazete evladım gibi...
Gazetelerin durumunu Arapça ve Farsça sözcüklerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş "üzüntülü, sıkıntılı, hüzünlü" anlamına gelen "hal-i pürmelali" birleşimi de anlatamıyor artık.
Perişanlık giderek artıyor.
Tamamen dışa bağımlı bir basım tekniğine bağımlı olan gazeteler; Dolar kurunun artmasıyla çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor.
Basın meslek kuruluşları çözüm önerilerinin neler olabileceği konusunda ortak bir ses olamadılar.
Görünen o ki; giderek kangrenleşen bir durum var ortada...
Basın İlan Kurumu (BİK) kimi yeni uygulamalar arasında Resmî İlan tarifesinde gazeteler lehine çözümler getirdi ama...
Bizce bunlar mevcut yarayı saracak, iyileştirecek önlemler değil.
Sorunun çözümünde gazetelerin yaşamlarını sürdürmesi başkoşul ise; ve de çalışanların işlerini sürdürmesi isteniyorsa o zaman, bu sıkıntılı dönemde gazetelerin -hukuken değil- BİK'nun alacağı bir kararla gazetelerin sayılarının azaltılmasının bir yolu bulunmalı... Kriz aşıldıktan sonra ise her gazete yeniden kendi kulvarında yayınını sürdürmeli...
Bu şu anlama gelir; gazeteler ayrı ayrı kağıt ve diğer basım vb. giderlerinden -işçi ücretleri aynı kalsa da- kurtulacak...
Ayrıca yerel gazetelerin sayfa kısıtlamasına gidilerek günlük altı sayfa olarak düzenlenmesi mevcut yaraya merhem olacağı kanısındayız
Yerel basında kimi illerde Pazar günleri de gazete çıkarılmasının önlenerek hem kağıt tasarrufu, hem de çalışanların hiç olmazsa bir gün dinlenmelerine olanak tanınmalı/sağlanmalı.
BİK, Resmî İlan tarifesini bu dönem için yenide yerel gazeteler lehine düzenlemeli...
Yaşamının 65 yılını yerel ve yaygın basında geçirmiş bir çalışan olarak; kapanan her gazete haberi yüreğimde bir hançer yemiş olmanın acısını yaşatıyor.
Yaygın basının yıllar içindeki gelişimi sonucu bu kuruluşlar birer sanayii kurumu kimliğini kazanmış gibi...
Yapılacak her yenilik, atılacak her adım döviz üzerinde muhasebeye çok büyük rakamlar olarak yansıyor.
Gazetelerin kağıt gereksinimi ve bunun dışalıma ve de dövize bağımlı olduğunu düşündüğümüzde içinden çıkılmaz durumu - bu sorunlu ortamda- varın düşünün...
Diğer gerekli malzemeler gibi en çok gereksinim duyulan kağıt da dışalımla sağlanacağına göre gazeteler her an döviz bulmak durumunda...
Yaygın basın gazeteleri dövizle satmıyor ki... Dövizi nereden bulacak?
Tam da kara kara düşünmenin zamanı...
Yaygın basın gazetelerinin yaşama, yayınını sürdürme açısından kadro tasfiyesine gidişi de üzücü bir manzara...
1956/57 yıllarında yaşanan ekonomik kriz döneminde gazetelerin hafta içindeki sayılarının 6 sayfa, pazar günü sayılarının en çok 12 sayfa olarak yayımlanma koşulu getirilmişti.
Getirilmişti de, bugün le o gün arasında dağlar var.
Zaman akıp gitmiş, o zamanlar kurşunu eritip eritip hemen hiç döviz sıkıntısı yaşanmadan yayım yapılırken, bugün tamamen dışa bağımlı bir manzara ve bu durumdan doğan pek çok sorun var ortada...
Basında böyle durumları yaşamak kalp ritmimi de bozuyor, bir sızı oluşuyor içimde.
Her gazeteyi bir evladım gibi görür, yaşanmasını isterim.