Horozun çok olduğu yerde...

YAYINLAMA: 13 Kasım 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 13 Kasım 2018 / 20.00

Hepimiz "Horozu çok olan yerde sabah erken olur" sözünü biliriz.
Hemen dikkatinizi çekmek isterim; müezzinin olduğu yerde dememişler... Çünkü, sayın cami müezzinlerimiz kalksa kalksa en erken sabah namazına kalkar, ezan okurlar.
Ama kimi horozların ayarının olmadığına ben tanığım.
Yıllardır horoz ve tavuk beslerim. Oradan da biliyorum ayrıca.
Horozların kulakları çok duyarlı... Çok uzaklardaki kent komşularımın birinin saat ya da vakit ayarı bozuk bir horozu var, tam gece yarısı ötüyor.
Benim horoz durur mu? Hemen horoz diliyle karşılık veriyor. Veriyor, ama anladığım bir meydan okuma, düelloya davet. Bu vakitsiz ötmenin bir değeri yok aslında.
Ama bir acayip düet... Biri başlayıp bitiriyor... Diğeri başlıyor.
Dakikalarca süren bir ötme yarışı...
Önceleri uzaklardan öten horozun sesini dayamamıştım, benim horozum için "Bu horoz kafayı yedi..." yorumunu yapmıştım.
Günahını almışım!..
Sonraları horoz besleyenlerle olan sohbetlerimizde öğrendim. Meğer horozların hepsi kendini kral görüp sesiyle hemcinslerine racon kesme, hava atma durumu varmış.
Bundan ötürü de birbirlerini gördüklerinde hemen kavgaya kapışmaları bu racon kesme yüzünden olurmuş.

Eskiden ülkemizde horoz dövüştürüp bahis oynayanlar vardı.
Dövüş öncesi horozlar kıyma, ceviz ve kuru üzüm ile besiye alınır, form tutması, güçlü olması sağlanırdı. Horozlar böyle bir beslenme sonucu öylesine öfkeli/sinirli olur ki, birbirlerini gördüklerinde. -daha dövüş başlamadan- sık sık ötmeye başlarlar.
İki horozun kanlı dövüşü içler acıtır/sızlatır. Görmedim ama kaybeden horoz yaşamını da kaybedermiş... Yani kesilirmiş dövüş sonrasında...
Sırf insanların bahisten para kazanma gibi anlamsız ve bir o kadar vahşi bir oyun...
Hayvanlar arasında böyle vahşetin yaşanmaması için ceza yasasına hüküm konulduğunu sanıyorum.

Otuz-kırk yıl var, horoz dövüşüne tanık olmadım.
Bu anlattıklarımın CHP'deki gelişmelerle çakışan noktaları elbet var.
CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz'ın gündeme gelmesine neden olduğu "Türkçe ezan" tartışması duracağa benzemiyor.
"Yandaş basın"ın beklediği de buydu. Çam sakızı, çiğne babam çiğne...
Tartışmanın durması bir yana Yılmaz, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na yönelik çok sert ifadelerle yanıt vermekte geri durmuyor.
Öztürk Yılmaz, Türkçe ezan tartışmasında söylediği bütün sözlerin arkasında olduğunu belirterek parti ile köprüleri atmış görünüyor.
CHP milletvekili Yılmaz; Kılıçdaroğlu'nu kastederek "Beni trollere kurban ettin. Siz aşağılık bir işe imza attınız. Göreceksiniz, defolup gideceksiniz. Ve istifa etmiyorum kardeşim. Ne yapıyorsan yap, istifa etmiyorum. Ben bu partiye 'Gel Öztürk' denilerek gelmedim. Git diyerek gitmeyeceğim. Sıkıysa sen beni at buradan. Rezil ol, kepaze ol."
demesi bana Nasreddin Hoca fıkrasını anımsattı.
Hoca evde otururken, oğlu dışarıdan seslenir; "Babaaa!. Bağda üzüm yiyen birisi var, yakaladım." Hoca'nın yanıtı; "Oğlum kov gitsin...
Hoca-oğul konuşması şöyle gelişir:
"Baba, kovmak istedim, gitmiyor." "Oğlum, o zaman al da gel..."
"Baba gelmek istemiyor..."
Nasreddin Hoca; "Çattık!.." demiş.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şimdi ne yapsın? Tam çattı yani... Hem de seçim zamanı... Hem de ezan konusu... Tornistan kaldırmayan bir durum...

Horozun çok olduğu yerde...