Parti parti değil, bütün olmalıyız...
Derler ya, "Gerçekler detayda saklıdır" diye, çok doğru...
Gerçeği ne kadar ararsanız, o denli gerçekle karşılaşırsınız.
Gerçek, acıdır-tatlıdır/hoştur o konu ayrı...
Bu köşede Türkiye üzerine oynanan yüz yıllık bir oyun olduğuna işaret ederim hep. Bu alçak oyun, 30 Ekim 1918'deki Mondros Mütarekesi ile başlatılmak istendi.
Ardından Türkleri kendi yurtlarında parya/hor görülen durumuna düşürmek için Halife/Padişahın ses çıkarmadığı 10 Ağustos 1920 tarihindeki Sevr Antlaşması geldi.
Sonuçta, Batılı sömürgecilerin tuzakları 24 Temmuz 1923'de Lozan Antlaşmasıyla yırtılıp suratlarına atıldı.
Peki, Batı bundan sonra ne yaptı?
Kabuğuna sinmiş göründü...
Canavarın kuzu pozuna bürünmesi gibi...
Türkiye ne zaman -hangi alanda olursa olsun- kalkınma hamlesi başlattığında her türlü engel, sabotajla karşılaştı.
Güneydoğu Anadolu'yu kalkındıracak GAP uygulamasını engellemek de canavar ruhlu, kuzu pozundaki Batılı sömürgecilerin PKK sabotajı olarak sırıtıyor orta yerde...
Türkiye kalkınacak...
Bu Batı'nın işine gelir mi? Hemen kurguladıkları PKK hain tuzağını sahneye çıkardılar.
Hala da bu terör örgütü ile uğraşıyoruz.
ABD, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada bir Kürt devleti kurma amacını adım adım (yıl-yıl) gerçekleştirme peşinde...
Irak'ı hizaya getirip Kuzey Irak'a yerleştirdiği kendi amacına hizmet edecek Kürt unsurları, şimdi Suriye'de, güney sınırımızda burnumuzun dibine yerleştirme derdinde.
Bu projenin/amacın gelecekteki uygulana amacı Türkiye'de terörü harekete geçirme ve ülkeyi bölmek...
Hani, ABD stratejik müttefikti, dosttu!..
Hiç bir devlet, diğerinin ela gözüne hevesli olmayıp, ortada her daim çıkar ilişkiler vardır böyle durumlarda...
"Soğuk Savaş Dönemi"nde demokrasi cephesinin bu coğrafyada koruyuculuğunu üstlenen Türkiye, şimdi Batı dünyasının hedefinde bir ülke durumuna getirilmiş bulunuyor.
Bu görüşümün yanlış-doğru olduğu görüşünüzü yaygın basından bir gazetemizden aldığım şu küçük haberi okuduktan sonra veriniz lütfen. Haber şöyle;
"Gümrük Muhafaza ekiplerince İstanbul'da yapılan operasyonda 48 suikast silahı ele geçirildi. Yapılan incelemeler sonucunda alıcı ve göndericinin yakalanmamak için silahları parçalara ayırdığı, parçaların ABD'den farklı günlerde ve paketlerde, farklı gönderici ve alıcılar adına kargoya verildiği ortaya çıktı."
Kırk sekiz suikast silahı...
Türkiye'ye kargo ile sokulmak isteniyor...
ABD'den gönderiliyor.
Peki, 48 suikast silahı ABD gümrüğünden nasıl geçiyor?
Göz mü yumulmuş yoksa?
Öyleyse ABD, "stratejik ortağım, müttefikim, dostum" diye tanımladığı Türkiye'ye karşı gerçekte "saman altında su yürütür" bir yaklaşım içinde olduğunun işareti bu olay değil de ne?
Güney sınırımızda, Kuzey Suriye'de ABD'nin terörist PKK uzantılarıyla birlikte hareket etme politikası bu tutarsızlığın bir sahnesi değil mi?
ÖZETLERSEK Türkiye üzerine doğru gelen bir kara bulut var. Sömürgeci Batı dünyasının Türkiye üzerindeki hain oyununa sahne aldırmamak için iç siyaset hizipleşmelerini mutlaka bir kenara atmalıyız.
Bütünleşmeliyiz... Parti parti olmak değil, ulus ve ülke bütünlüğü için tek ses olmalıyız.
Bitsin artık siyasetin ülkede yarattığı çirkin manzara...