Değişmeli algılar
Okuduğu her kitaptan sonra değişir insan, değişmelidir de aslında. Bir öncekine göre daha akıllı hareket edebilmeli ve daha mantıklı adımlar atabilmelidir. Biraz daha içten, daha samimi hissetmeye başlamalıdır mesela.
Düşüncelerim aynı değil, değişti. Hayatı ve insanları daha iyi anladım. Yaşama bakış açım, hayata karşı cesaretim ve dik duruşum biraz daha arttı ve en önemlisi de yalnız değilim diyebilmeli. İşte bunları dedi mi, gerçekten okumuş olur.
Çünkü insan okuduğu her kitapta, kendini farklı farklı hayatların, olayların ve değişik yaşam tarzlarının içinde bulabiliyor bir anda. Bilmediği birçok şeyi öğrenerek biraz geçmişi görüyor. Daha farklı düşünmeye başlayarak da biraz geleceği yaşıyor bir nevi. Mesela Livaneli’nin Serenad adlı kitabını okurken bu duyguları daha çok yaşadığımı hissetim. En çok da kitaba neden serenad ismi verildiği merakı uyanmıştı bende ilkin. Niçin serenat değil de serenad diye.
Oldukça akıcı bir dille ele alınan kitap, kesinlikle sıkmayan, hatta epey merak uyandıran olaylarla dolu. Kitap, birçok ülke hakkında da tarihsel bilgiler içeriyor aynı zamanda. Okurken bir taraftan bilinmeyen birçok olay hakkında bilgi sahibi olurken, diğer taraftan da derin bir araştırmaya yöneliyor insan.
Kitaptan kısaca bahsetmek gerekirse, 2000’li yıllarda İstanbul Üniversitesi, Halkla İlişkiler bölümünde görevli 36 yaşındaki Maya Duran ile üniversitenin davetlisi olarak Türkiye’ye gelen 87 yaşındaki Alman asıllı Amerikalı Prof. Maximillian Wagner arasında geçen olaylar anlatılıyor.
60 yıllık aşkının izini sürmek için profesörün İstanbul’a gelmesi, hem kendi, hem de romanın kadın kahramanı Maya’nın aile sırlarını ortaya çıkarmakla kalmıyor, öte yandan 2. Dünya Savaşı’nda birçok milletin çektiği acı olaylar ve savaşta hayatını kaybeden insanların derin hikayelerini de gözler önüne seriyor. Serenad kitabına yakışan bir de güzel cümlesi var yazarın, "Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey..." diye.