Cumhuriyet algısını zenginleştirmeliyiz
Algının, insan aklının gelişmişliğine bağlı bir değerlendirme ayarı olduğunu bilmeyen yok herhalde.... Bunun için, yani tam bir algı gücü kazanabilmek için "beş duyu"nun yeterliliği önemlidir bu konuda.
Algı gücüyle olaylara bakıp, tam bir değerlendirme yapabilmemiz şükür konusudur hepimiz için.
Yüce Rabb'in verdiği akıl hazinesini; okuyarak, yeni bilgiler edinerek, deneyerek "algı gücü"nü geliştiren kişi; böylece toplumsal yaşama uyum sağlamada, ayak uydurmada "ayrık otu" örneği ters düşmez.
Bugün ülkemizde "akıl dengeleri/ayarları" üzerine kurgulanan oyunlar sonunda gelinen noktayı maalesef tartışan, değerlendirmeye alan bilim adamları -var ama tam siper yapmışlar- maalesef susuyorlar.
Cumhuriyet'in kuruluş koşullarını bugün -yeterli öğretilmediği için- bilmeyen yeni kuşaklar, siperlerde bekleyen karanlık güçlerin onlara servis ettiği tek yönlü bilgiler karşısında dün de bugün de bocalayıp duruyorlar maalesef.
Atatürk'e, silah arkadaşlarına ve Cumhuriyet değerlerine düşman güçler; şimdilerde kendi algı topluluğunu oluşturma çabasında bulunuyorlar.
Bugün, Atatürk'ü ve Cumhuriyet'in değerlerini tartışıyoruz. Çok yazık.
Bu, neden ve nasıl oluştu da böyle gelişti.
Cumhuriyet'i kuran kadrolar hiç bir konuda ve hiç bir zamanda güncel düşüncenin tutsağı olmadan hep yüzyıllar sonrasını görüp isabetli kararlar vererek ülkeyi yönettiler.
Bu görüş, bu tutum; seçkin kadronun amacı oldu hep...
Rejimi yaşatacak kadroları ve toplumu "hep bir algı birliği" etrafında toplamayı amaçladılar. Bunu başardılar...
Sonuçta, çağdaş toplumun temelini oluşturan bilim, kültür, sanat, sanayi, eğitim alanlarında kısa zamanda örnek gösterilen başarılara imza attılar.
Dünya uluslarının gözü hep Türklerin üzerinde oldu o zamanlar...
Şimdi ne yapıyoruz?
Cumhuriyeti kuran kadroyu ve ülkeyi kalkındırma hamlelerini kişiye yönelik negatif bilgilendirmelerle karalamayı, unutturmayı hüner(!) sayanları alkışlıyor, kimileri de saygı gösteriyor
Bu tür düşünce kirliği ve onun ürünü çirkin davranışları yaratmaya çalışanların toplumsal anlamda kınanacağı yerde sahiplenilmesi, böylelerine tepki gösterilmemesi neden acaba?
Bu soruya yanıt için başa dönelim: Cumhuriyet'in kuruluşu döneminden bu yana devrimler ve de yenilikler üzerine devamlı bir karalama operasyonunun malum çevrelerce yapıldığını biliyoruz.
"Milli" olması koşuluyla eğitilmesi gereken genç kuşakların; devamlı değişikliğe uğratılan "Müfredat Programları" nedeniyle "algı ayarları" ile oynanmış ve böylece bugünün Cumhuriyet ve "Kurucu kadro" karşıtı kadroları yarattıldı. Bu inkar inkar edilemeyecek bir gerçek.
Bu noktada zaman tünelinden geriye doğru yürüyelim. Cumhuriyeti kuran kadrolar, öncesinde Anadolu'yu işgale kalkıp Ankara kapılarına değin gelen Batılı sömürgecilerin piyonu Yunan palikaryaları durdurulmasa, ardından Dumlupınar'da Meydan Muharebesinde perişan edilmese, Ege Denizine dökülmeseydi bugünkü Türkiye olur muydu?
Toplumsal anlamda içimizdeki "Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları"nın zaman algısı hep eskiye takılı kaldığı... Bozuk saat gibi, tık tık sesi çıkarıyor, ama ne akrep, ne de yelkovan yerinden oynuyor.
Bu durumda olan ülkeye ve insanına oluyor.
İçte böyle bir algı zaafiyetine kapılmışlarla mücadele ederken, dış güçlerin de bunu fırsat bilip bölücü terör örgütleriyle ülkeyi parçalama çabalarını görmeyenlerin "Bakar kör!.." olma durumlarının; "algı zaafiyeti"nin ivedilikle gidermek gibi bir konumundayız bugün.
Milli eğitimde Cumhuriyet ve değerlerini açıklayacak/anlatacak program ve kadroları derhal oluşturup küf tutan kimi beyinleri "Kurucu Kadro" görüşleri üzerinden yeniden ayarlayıp yolumuza devam etmeliyiz.
Yoksa -Yüce Rabb yaşatmasın- çok sıkıntılı dönemlerle karşılaşırız.