Seçme özgürlüğü nerede?..

YAYINLAMA: 04 Ocak 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 04 Ocak 2019 / 20.00

Demokrasi nasıl bir ortamı sever, diye hiç düşündünüz mü?
Kültürel birikimini üst düzeye taşımış, olgunlaşmış topluluklar; ister-istemez kendi kendini yönetim yolunu tercihte ortak düşünce etrafında birleşirler.
Bu ortaklıkta, ortak yarar gözetilir.
Burada baş koşul; aydın kişilerin, aydınlanmış beyinlerin varlığı gerekir herşeyden önce...
Ülkeyi yönetenlerin 1946 yılında demokrasiyi getirmek için yaptıkları fedakarlığı burada tartışmaya açacak değiliz.
Ama şunu belirtmek gerekir ki; o günün koşullarında kurulu bir düzenin başında/koltuğunda oturan kadronun; ulus bireylerinin yönetime katılması konusunda demokrasiyi tercih edişini bugün çok iyi anlama ve değerlendirme günlerinden geçiyoruz.
1946'dan bugüne geçen 73 yıllık süreci demokrasi denemeleriyle geçirdiğimizi üzülerek ifade edebiliriz.
Amaç; genelde hizmet getirmek olurken, bunun nasıl getirileceği her siyasinin, dahası iş başındakilerin yoğurt yiyişine kalınca bocalayıp durduk.
Yurttaşların demokrasiye/yönetime doğrudan katılmasını sağlayacak/gerçekleştirecek seçim sisteminde "ortak bir görüş" sağlanamayınca olduğumuz yerde döndük durduk yıllarca... "Ali yaptı, Veli bozdu" örneği...
Demokrasiyi arayan, birer semazen olduk.
Zaman kaybettik.
Şimdi de aynı yolda devam ediyoruz.
Siyaseti sadece kendi görüşleri ve algı ölçeğiyle uygulamaya kalkan bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Demokrasi hareketinin; tabandan gelen aydın kafaların yarattığı bir hareket olduğunu unuttuk...
Yurttaşın biri, büyük kentin birinde lokantaya gitmiş... Garson menü listesini getirmiş. Yemeklere bakmış. Canı önce bir paça yemek istemiş;
-Paça rica ediyorum, demiş...
Garson, "- Efendim, paçamız kalmadı. Size ezogelin çorbası versem. Çok güzeldir." demiş.
Yurttaş, "- Hayır!.. İstemiyorum!.. Siz benim ağzımın kahyası mısın?" deyip kalkıp çıkmak istemiş.
Çıkıp gitmiş...
Çıkar tabii ki. Yemek bu... Herkes canı istediğini, cebinin durumuna göre yemek ister.
Peki...
Bizde demokrasi?
Yukarıda hazırlanacak, pişirilecek, yurttaşın önüne gelecek...
Doğru mu?
Oysa, kültürel anlamda geçek kalkınmamızı sağlamış olsaydık, demokrasi adına böylesi keyfilikleri yaşar mıyız?
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak yerel seçimler için partilerde hummalı bir çalışma var.
Dikkatinizi çekerim; partilerin alt kademesinde değil bu çalışma...
Genel merkezlerde...
Ama seçim yerelde yapılacak... Yerel yöneticiler seçilecek...
Doğru da; yerel belediye başkanlarını genel merkezlerin saptamasına ne diyorsunuz?
Nerede kaldı yurttaşın kendisini yönetecek kişi/leri belirlemesi özgürlüğü?
Demokrasiyi bugün yurttaşa daha çok benimsetme/sevdirme konumundayız.
Bunu hiç unutmamalıyız.

Seçme özgürlüğü nerede?..