Yahudilerin Yok Olan Tarihsel Mirası: Kortejo Evleri
Yeni Şükran Oteli ile ilgili bir belgesel izlerken duydum ilk defa…kortejo’nun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Önceliğim yazı yazmayı düşündüğüm Yeni Şükran Oteli idi ama, kortejolar da aklımın bir köşesinde kalmıştı. Meslektaşım ve mesleki camiamızın ağabeylerinden Turgay Çavuşoğlu’nun kortejolarla ilgili bir paylaşımı merakımın yeniden uyanmasına neden oldu. Konuyla ilgili sosyal medyada ne var ne yok, okumaya başladım. Okumaya başladıkça birçok şeyin iç içe girdiğini görmeye başladım. Hepsinin sonunda dönüp arkama baktığımda hem coğrafya hem de tarih cahili olduğumuzu öğrendim. Bu çarpıcı gerçek resmi tarihin işine gelen bir şeydi.
Bir haftalık okumalardan sonra sıra bölgeyi görmeye gelmişti. Bölgeyi biliyordum ama öylesine. Caddelerinde dolaşmamış, ara sokaklarına girmemiş, çıkmazlarında kaybolmamıştım. Kahvehanelerine oturup çay içip mahalle halkıyla sohbet etmemiştim.
Dün birden bire kendimi o bölgede; Basmane, İkiçeşmelik, Tilkilik ve Agora’da buluverdim. Sokak sokak, bina bina, müze müze hatta otel otel dolaşıverdim. Caddelerinde yürüdüm, çıkmaz sokaklarına girdim, kahvehanelerinde çay içtim ve insanlarla sohbet ettim; mahallenin muhtarı, Mavi Kortejo eski sahiplerinden ve mahalle sakinleriyle. Çok renkli bir dünyanın içinde kayboldum. İzmir’in içinde ama, aynı zamanda bir başka dünya gibi…geçmişin neye dönüştüğünü görmek için, kendimizle yüzleşmek için korkmamak gerekiyor.
Yahudiler, tarih boyunca yaşadıkları bütün ülkelerde sıkıntılara karşılaşmışlar ve sürekli göç etmek zorunda kalmışlardır.
12. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar İspanya’nın kuzey doğusunda bulunan Katolanya’da yaşam süren Yahudiler ekonomik ve sosyal yaşamda oldukça etkin durumdadırlar. İspanya’da nüfus olarak da sürekli artış gösteriyorlardı. Kısaca Yahudi nüfusu, eğitimli, ekonomik olarak zengin ve nüfus olarak kalabalıktı. Hristiyanların 14. Yüzyılda, Müslüman Endülüs egemenliğine son verip, İspanya’ya hakim olmasından sonra Katolik Hükümdarlar, Aragonlu Ferdinand ile Katolik İsabella yayınladıkları fermanla Yahudileri, Hristiyan gibi yaşamaya zorladı. Engizisyon mahkemeleri gerek İspanya gerekse Avrupa Katolik kilisesinin dini inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak için kurulmuştu. Bu mahkemelerin kurulmasındaki temel amaç, Yahudilerle Müslümanların Hristiyanlaştırılmasıydı. Toplumsal yaşamda ekonomik ve siyasal olarak etkin olan Yahudilere karşı düşmanlıklar artmaya başladı. İbadet yerleri yakıldı, paralarına el konuldu ve yaşama hakları ellerinden alınmaya başlandı. Bütün baskıların sonucunda Yahudilerin bir kısmı din değiştirip, Hristiyanlığı kabul ederken, inançlarını ve geleneklerini terk etmeyenlerde sığınabilecekleri bir ülke aradılar. Yahudiler, 1492’de İspanya’yı tek etti. İspanya’yı terk eden Yahudilerin birçoğu da Osmanlı İmparatorluğu’na sığındı. Osmanlıya sığınan Yahudi sayısı hakkında (120.000 ile 250.000 arasında) değişik rakamlar telaffuz edilmektedir.
Yazar Engin Erkiner “Mülteciler Göçmenler” kitabının girişinde, “Göçü anlatmak insanlık tarihini de anlatmak demektir. Göç, insanlık tarihinin ayrılmaz özelliklerinden bir tanesidir. Göçü çıkarırsanız bu tarih eksik kalır”, diye yazmaktadır. Yine yazar kitabında göçü “zorunlu” ve “gönüllü” olarak ikiye ayırıyor.
Yahudilerin İspanya’dan göçü zorunlu nedenlere dayanıyor. Yahudiler dini inançlarının yok edilmesi ve asimilasyona karşı gelmek için göç etmek zorunda kalıyorlar. Dini inanç anlamında yok olma, politik baskı, hapsedilme, işkence ve ölümle karşı karşıya kalma tehlikesi de bu göçü zorunlu hale getirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan Yahudilerin birçoğu Selanik, İstanbul ve İzmir’e yerleştiler. İspanya’dan ayrılıp diğer ülkelere yerleşen Yahudiler, “Seferad” (İbranice İspanya demektir) olarak anılmaya başlanır.
Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan ve İzmir’e yerleşen Yahudilerin birbirilerine dayanarak oluşturdukları bu yaşam mekanlarına olan “kortejo” (Yavudhane veya Yahudi evleri) diye adlandırılmıştır. Wikipedia’ya göre, “Kortejo veya Yahudhane, Yahudilerin bşr arada oturdukları ev veya evlerin topluluğu. 1492 yılında İspanya’dan göç eden Sefarad Yahudileri’nin kendine özgü yaşam ve mimari anlayışları ile şekillenen yapılardır.”
Yahudiler İzmir’in İkiçeşmelik, Agora, Tilkilik ve Basmane bölgelerinde ikamet etmektedirler. Göçle geldiklerinden, yaşadıkları travmadan dolayı sosyal ve ekonomik olarak bir arada olmaları zorunluydu, tıpkı tarihteki tüm göçe maruz kalanların yaptıkları gibi. Bütün bunlar Yahudilerin dışarıya kapalı, kendi içlerine dönük bir yaşam sürmesine ne olmuştur. Nitekim, 1934 Trakya olayları (1934 yılının 21 Haziran ile 4 Temmuz arasında Çanakkale, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ il merkezleri ve ilçelerinde Yahudilere karşı şiddet ve yağma olayları oldu. Bu olaylar sonunda bu bölgedeki Yahudileri mal ve mülklerini bırakarak yaşadıkları toprakları terk etmişlerdir. Bu olayları kışkırtanların Nihal Atsız, dönemin Gümüşhane Milletvekili ve Trakya Umumi Müfettişliği Baş Müşaviri olan Şükrü Sökmensüer ve gazeteci Cihat Baban olduğu tespit edilmiştir.), Varlık Vergisi ve Aşkale sürgünleri (11 Kasım 1942’de çıkarılan 15 Mart 1944’de yürürlükten kaldırılan Varlık Vergisi Kanunu ile Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlerin mülkleri ve servetleri ellerinden alınmıştır. Kanunla tahakkuk eden vergilerin % 87’si gayrimüslimler, % 7’si Türkler ve % 6’sı da değişik azınlıklardan tahsil edilmiştir. Tahsil ettirilen vergiyi ödemeyen veya ödeyemeyenler için zorunlu çalışma kampına, Erzurum’un Aşkale ilçesine sürgün edilmişlerdir. Bu sürgünler sadece ve sadece gayrimüslimlere uygulanmıştır.) ve 6-7 Eylül Olayları ( Bu iki günde, İstanbul’da, 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1sinagog, 2 manastır, 23 okul yakıldı, yıkıldı ve yağmalandı. Olaylarda 11 ile 15 kişi yaşamını kaybetti. Olaylardan sonra binlerce Rum ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Olaylar İstanbul’da yaşayan Rumları, Ermenileri ve Yahudiler karşı tertiplenmişti. Dönemin iktidarı Demokrat Parti ve başbakanı Adnan Menderes idi.) Çeşitli illerdeki bu olayların arka arkaya gelmesi ve 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması sonucu, Yahudilerin İsrail’e göç etmesine neden oldu. Göçle birlikte Yahudilerin yaşadığı kortejolar boşaldı.
İzmir’in tarihi üzerine yaptığı araştırmalarıyla bilinen Yazar Orhan Beşikçi, "avlu" anlamına gelen kortejoların İzmir'e özgü bir yapı olduğunu ifade ediyor.
“Kortejo (Cortijo), İspanyolcadır ve çiftlik evi anlamına gelir. Kortejoların kökeni ise Roma Dönemi’nin avlulu villalarını işaret eden cohors, Pers Dönemi’nde Anadolu’yu boydan boya kateden ticaret yolu (Kral Yolu) üzerinde inşa edilen kervansaraylar ya da Bizans Dönemi’nde Yahudilerin tecriti sırasında zorunlu olarak yapılan yüksek duvarlarla çevrili konutlardır. Kortejolar ve yahudihaneler, bir yandan Yahudi kimliğini kaybetme endişesinin ve Yahudi halkının dini etnik topluluk olarak devamını sağlama arzusunun, öte yandan göçe ve göçmenlere aşina olan Yahudi Diasporası’na ait pratik düşünce yapısının sosyolojik ve mimari alanlardaki yansımalarıdır.” (Dr. Siren Bora, “İzmir’de göçmenlere yuva olan Kortejolar ve Yahudihaneler”, Kent Konak, Kış 2018 /34, s.64)
Kortejoların ortak özellikleri; Bir ana kapıdan içeriye girilen, genellikle iki katlı yapılardan oluşuyor. Geniş bir avluda tulumbası, mutfağı, banyosu ve tuvaletinin ortak kullanıldığı, alt ve üst katlarda birer odası olan, her odasında bir ailenin yaşadığı, odaların dışarıya açılan penceresi olmayan bir “komün” evidir. Avlunun ortasında limon ağacı bulunuyor. Ana kapı kapandığında, ailelerin dış dünya ile ilişkileri kesiliyor. Akşamları ve hafta sonları aileler dış dünyanın tehlikelerinden uzak, dayanışma içinde ortak bir yaşam sürüyorlar.
“Yahudilerin İspanya’dan gelişlerinden beri bir Getto içinde kendilerini emniyete alma, kalın duvarlar içinde yaşama gelenekleri var. Kendilerini mecbur hissediyorlar, kapıları gece belli saatte kapanır, anahtarlar odacı başındadır, herhangi ani bir olay, hastalık gibi, doğum gibi, olursa odabaşı gelip kapıyı açardı. Yani kendilerini emniyete almak için kurulmuş yerler bunlar. Ancak günlük geçinen fakir Yahudilerin oturduğu yerlerdi buralar. İzmir’den büyük göç oldu ama işi, malı mülkü, ticareti zengin olan Yahudilerin hiçbiri gitmedi. Erkekleri günübirlik işlerde çalışırlardı, hanımları evlere günlük çamaşır ve temizlik işlerine giderlerdi.” (“Kortejolarda hayat”, Radikal 2, 08.11.2009)
“Seyyah Hans Barth, İzmir’de gördüğü Yahudihaneleri şöyle anlatır ( 1862-1928): “İç içe girmiş harap evler sanki açık dolap çekmecesi gibi hiçbir örtüye gerek duyulmadan, gelen gecenin seyrine açık bırakılmış. Bu evlerin tek odalarında, daha doğrusu araba büyüklüğündeki alanlarda aileler yaşamlarını sürdürüyorlar.
Ev eşyaları gündüzleri bir köşede rulo yapılmış olarak duran, geceleri aile üyelerine yatak işlevi gören halıdan ibaret. Her şeye rağmen yine de bazı hazineleri bağrında taşıyor bu getto.” (Gezginlerin gözüyle İzmir. İlhan Pınar)” (BEŞİKÇİ Orhan, İzmir Kortijoları (Yahudihane), Milliyet 28.01.2018
Manisa-Akhisar Oteli, Anafartalar Caddesi’nde yaklaşık 500 yıllık bir yapı ve günümüzde otel olarak hizmet veriyor. Otelin bir bölümü yenilenmiş olmasına rağmen var olan yapının kortejo mimarisini yansıttığı ifade ediliyor. Geniş avlulu bu kortejoda Yahudiler uzun yıllar yaşamlarına devam etmişlerdir. 2010 yılında Canan Altınbudak tarafından yapılan “Bir Avlu Bir Kent” belgeseli, otel ve otel sakinlerinin günlük yaşamlarını anlatıyor.
Mavi Kortejo, Anafartalar Caddesi’nde, Manisa Akhisar Otel’in biraz aşağısında Şifalı Lüx Hamamı kadınlar girişinin bulunduğu sokakta yer alıyor. Agora ile sırt sırta vermiş komşu gibi duruyor. Giriş kapısı ve duvarları mavidir. Binanın sahibi tarafından TARKEM’e satılmıştır. Kamu ve özel sektörün oluşturduğu çok ortaklı Tarihi Kemeraltı A.Ş. (TARKEM) 2012 yılında kurulmuştur. Adı geçen şirketle yaptığım telefon görüşmesinde, binanın restorasyonu bittiğinde sırt çantalı genç gezginler için hostel hizmeti vereceğini ifade etmişlerdir. Restorasyon çalışmalarının ne zaman başlayıp ne zaman bitirileceği konusunda ne bir tarih verilemiyor. Bu nedenle Mavi Kortejo’yu görmek mümkün olmuyor.
Paşayakov Kortejosu (Uzun Han Aile Evi- Cevahirci İş Hanı), Anafartalar Caddesi 1304 sokakta bulunan Paşayakov Kortejosu 1950’ye kadar Yahudilerin yaşam alanı, 1950-1990 arasında farklı illerden gelen ailelerin yaşadığı Uzun Han Aile Evi, 1990’lardan sonra tekstil atölyelerinin bulunduğu Cevahirci İş Hanı ve 3 ay öncede yıkılarak otopark haline getiriliyor.
Kortejoların kullanım amacı ve kullanıcıları değişse de, buralarda “değişmeyen tek şey yoksulluk”. Dün yoksul Yahudiler, bugünde yoksul Kürtler ve Türkler ve günümüzde iç savaştan kaçan Suriyeli ve daha iyi bir yaşam umuduyla yeni dünyalar arayan Afrikalı göçmenler.
Daha düne kadar varlığını sürdüren kortejolar, bugün bakımsız ve pislik içinde kaderine terk edilmiştir. Çoğu yıkılmış, bir kısmı el değiştirmiş ve farklı amaçla kullanılıyor olsa da; dün yaşananlarda, yaşayanlarda bugün çoktan unutulmuş gibi. Yok olmaya ve unutulmaya karşı direnen bir şeyler yapılabilir mi?
Yaklaşık 8-9 bin yıllık köklü bir tarihi geçmişinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan İzmir’in bu tarihi semti Basmane’de, son 500 yıllık bir tarihini yansıtan bir “Kortejo Müzesi” neden olmasın?