Seviye
Başka ülkelerde seçim süreci nasıl geçer bilmemekle birlikte, şu kısa ömrümde bir çok seçim telaşına bu ülkede şahit oldum. 1950 seçimlerinde çocuktum, bir aile dostumuzun evinde idik. O tarihte bir partiden Denizli milletvekili idi kendisi. O günlerde her evde telefon yok, ancak bütün Milletvekillerin evinde telefon var idi. Biz bahçede kendi oyunlarımızla meşgul olurken, büyüklerde telefon başında an be an seçim bilgilerini almak için telefonla bir yerleri aramaktaydılar.
14 Mayıs günü akşam geç vakitlere kadar Tandoğan diye anılan yerde Mebbus Evleri vardı ve biz ailecek orada gecenin ilerleyen saatlerine kadar kaldık. Seçim sonuçları telefonla ve radyo vasıtası ile duyuruluyordu. Mebbus evlerinde iki aile ile yakın dostluğumuz olduğundan Ayten Sokak ile Süslü Sokak arasında seçim neticesi, yeni kurulmuş bulunan Demokrat Parti’nin çoğunluğu elde etmesi ile sonlandı. Ülkemde iktidar değişikliği meydana geldi. Yeni oluşan parti bir yerde Cumhuriyet Halk Partisi’nden doğma bir kurum olarak görünmekte. 9 Eylül 1923 senesinde başlayan tek partili dönem, seçimden bir kaç sene evvel 7 Ocak 1946 senesinde iki partili döneme başlaması, olumlu bir değişimi Türkiye’ye getirdi.
Ancak bu değişim, özlenen fikir hürriyeti ile birlikte adaleti ve kuvvetler ayrımı olan Yasama, Yürütme ve Yargı ayrılığı konusunu toplumun sindirmesi hemen olamadı. Hatta iktidar sahiplerinin işine gelmediği için yorumlar hep değişik oldu. Kimi yazarlar, kimi şairler, fikirlerini dile getirdiklerinden ya komünist diye ya da kafalarına göre çıkardıkları yasalara aykırılıktan hapise atıldılar. Ne yazıktır ki bu girdapta yüreği vatan sevgisi dolu Nazım Hikmet te nasibini alıp hapse girdi. Bu arada, Pentagon’da Büyük Ortadoğu Projesi olan Türkiye’de bir ihtilal yapılmasını planlayan Amerika tarafından ülkem 1960 senesi 27 Mayıs’ında Askeri bir darbenin sahnesi oldu. 29 Eylül 1960 da Demokrat Parti kapandı.
Biz hala çok partili bir yaşamı, hatta demokrasiyi, daha da önemlisi kuvvetler ayrımı olan Yasama, Yürütme, ve Yargı konusunu hala öğrenemedik. Bu günlere geldiğimizde ihtiyaç fazlası siyaset yapmaya çalışan sayamıyacağım kadar Siyasi Parti, memleket sathında faaliyet göstermekte. Bu doğrumu diye üzerinde durmak istemiyorum. Fakat düşünce ve amaçlarda nüans farklılıkları ile değişik partilerin üremesi, siyasetin ülke yararına olmaktan ziyade zararına çalıştığını izlemek, yurdum insanını üzmekte.
Çeşitli dönemlerde siyaseti genel seçime bağlı olarak izledim. Yine siyasi partilerin yerel seçimlerde, neler yaptıklarını, seçimle ilgili faaliyetlerini izledim. Kimi zaman kanlı olaylara sahne oldu bu seçimler ki bunu hiç unutmamak gerekir. O tarihte siyasilerin gayreti ile vatan cephesi ve millet cephesi diye iki ayrı kutup oluşmuştu. Bu kutupla seçim süreçlerinde kanlı olaylar yaşanmıştı. İnsanlar bir hiç uğruna hayatlarından oldu. Daha sonraları yine siyasi arena içinde siyasilerin köşe kapmaca oyununa halkı alet etmelerini izledik.
Zerre kadar sempati duymadığım ve dini alet ederek siyaset yapmaya başlayan bir partinin kurulması ile ülkem için endişelerimin arttığı bir mecraya doğru gideceğimizi o tarihte hissetmiştim. Oradan daha da ileri götürecek başka bir partinin kuruluşunu gün be gün evimin penceresinden siyah 38 plakalı Mazda aracın her gün 51-L kapı numaralı villaya Abdullah Gül’ün gelmesi sürecini de izledim. Bu süreç içinde aynı site içinde İsmail Cem ve Kemal Derviş bir başka kuruluş peşinde idi.
Bugünlerde cephe yerine ittifak adı altında seçim koalisyonu oluşmakta ve ülkem tekrar Millet ve Cumhur İttifakı diye iki ayrı kutba ayrılmakta. Korkarım bu seçimlerde gerilen tansiyon kanlı olaylara gebe olmaz.
Ekranlardan belediye seçimlerinin telaşını seyretmekteyiz. Adayların telaşı yanında partilerin de telaşlı olması bana normal gelmese de, bu bir belediye başkanı yarışı. Tek başına bir aday arkasında siyasi parti ve partinin maddi desteği olmadan ne kadar başarılı olur bilemiyorum. Ancak bugüne kadar hiçbir dönem, hiçbir bir cumhurbaşkanı halka bir paket kahve atarak desteklediği adaya oy isteyecek kadar seviye yitirilmedi diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.