Gulliver’in Macerası
İstanbul’da yeni yapılan na-tamamhava limanını kullandınız mı bilmiyorum. Ben açılmasının ertesi günü Ankara’dan Istanbul aktarmalı Londra seyahatimde kullandım. Hani Ankara’dan aktarmasız yurtdışı seferler olsada, Başkentte yaşayan yurdum insanları bu eziyeti çekmeseler derim. Bir hava alanının çok büyük olması bir avantaj olmasa gerek. Kullananlar açısından da kalabalık bir hava alanı pek tahammül edilmeyen bir durumdur. Frankfurt hava alanı veya Chicago hava alanı pek tercih ettiğim hava alanları değildir. Çok büyük olunca bir kapıdan diğerine gidebilmenin bir fiziksel bedeli vardır. Herkes her istikamete doğru yürüdüğünden, kendi yolunuzda yürümenizde aksamalar meydana gelir. Hele birde yürüyen hareketli şerit yollar yoksa vede biraz yaşınız ilerlemiş ise, bu yol alma daha da güçleşir.
İşte yeni yapılan hava limanının ilk görüşte bendeki etkisi. Aslında bu arazi Istanbul’un, 60 sene evvel verilen izinlerle, açık işletme linyit yataklarıdır. Onlarca madenciye bu araziler açık işletme ile linyit kömürü çıkartılması için belirli koşullarla tahsis olunan araziler. Koşullardaki en önemli husus : İşletme sonunda açılan bütün çukurlar toprakla kapatılacak ve ağaçlandırılacak. İşletme sahipleri bu işlem için senelere sirayet eden bir fonda bunun giderini biriktirecek.Hal böyle iken Istanbul’da mavi akım projesi kapsamında gelen doğal gaz, şehrin en ücra köşesine kadar götürüldü. Hatta adalara bile deniz altından doğal gaz borusu döşendi. Böylelikle Istanbul’un linyit kömürüne ihtiyacı kalmadı. 50 yıllık işletme ruhsatı olan maden işletmecileri zamanın en üst yetkilesine giderek ağladılar.
Hemen bir proje çizildi, dünyanın en büyük hava limanı bu linyit yatakları üzerine yapılmasına karar verildi. Maden ocağı sahipleri sözleşmeden kurtuluşlarını bayram yaparak kutladılar. Projeler çizildi. Ancak projelerin çizilmesi sürecinde, bir hava alanı inşaası konusunun detaylı incelendiğine inanmamaktayım. Çünki bir hava limanı yapılacak arazide hakim rüzgarların en az 5 sene incelenmesi gerekmektedir.
Geriye baktığımızda Atatürk Hava limanında güney - kuzey istikameti ve kuzey-doğu ile güney-batı istikametinde iki ayrı iniş ve kalkış pisti bulunmaktadır. Bu araziyi kuzeyden gelen POYRAZrüzgarına şehirde inşaa edilen yüksek binalar bu iki pisti rüzgara karşı perdelemektedir. ‘’ GUST ‘’adı verilen darbeli sert rüzgarları yüksek binalar kısmen engeller. Bu nedenle uçakların kalkış ve inişlerinde aşırı rüzgarın etkisi azalmış olur.
Gelelim yeni yapılan hava limanımıza . Hava limanı Karadeniz’e açık bir konumdadır ve Karadeniz’den gelen rüzgardan bütün hava limanı etkilenmektedir. Bir örnek: Istanbul - Londra seferinde uçağımız pistin başına geldi, rüzgar yön değiştirdi diye verilen anonstan sonra bir başka kalkış pistine gitmek mecburiyetinde kaldık. Kalkışımız bu değişiklikle 45 dakika gecikti. Kalkışta bilhassa GUSTesaslı sert rüzgara maruz kalan uçak kuyruk yapısı, uçağı savurma ihtimali yüksektir. Uçak Kazaları Raporlarındaistatistik verilerinde bu tür kazalar mevcuttur. Bu durumu Londra dönüşümüzde daha fazla hissettik. Koskoca 777 tip uçak inişinde yan rüzgarın etkisi ile aşırı sallanması, yolcular arasında kısa panik yaratmaya yetti. Daha şiddetli rüzgarlarda ne olur , kar ve tipi yağışında durum ne olur bilmemekle birlikte, bundan böyle Sabiha Gökçen hava limanının kullanılması daha bir ehveni şer olacağına inanırım.
Bir başka konuda açık işletme linyit yataklarından kalan göletler toprakla dolduruldu. Ancak bu dolguların altı zaman içinde uçakların zemine çarparak inmelerinden meydana gelen darbelerde, zemin nasıl bir tepki vereceği henüz belli değildir. Bu konuda İstanbul Teknik Üniversitesinde düzenlenen seminere dinleyici bile göndermeyen bir idare, Gulliver’in Macerasımisali, olası pist çökmelerinde ne yapacaklarını merak etmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.