Züğürt tesellisi mi?
İster lider olsun ister şampiyon, isterse başka bir şey herkesin Allah vergisi olmayan bir zenginlik düzeyi var. Bu kaç atı, kaç katı, kaç yatı olduğu ile değil akıl seviyesi ile ölçülüyor.
Bu yüzyılda fakirlerin daha da fakirleşeceği, zenginlerin daha da zenginleşeceği, böylece aradaki farkın artacağı daha geçen yüzyılın sonlarından beri bekleniyordu. Bu fakirlik zenginliği cebe giren parayla değil düşünce yapısıyla ifade ediliyor.
Bekleyişi değiştirmek için ne yapıyoruz? İş, aş, eş, yardım beklemek yerine ben şahsen bazı şeyler yapmaya çalışıyorum.
Benim yaptıklarımı çoğunluk yapmaya başlarsa belki bu uçurumu ortadan kaldırırız -
Suçlamama - arama... “Zaten hiç kimse bir şey bilmiyor,” cümlesi yerine “Şu konuya bir defa daha bakalım,” cümlesini tercih ediyorum.
Olumsuz - olumlu yaklaşım... “Şansın yoksa denemek beyhude!” cümlesi yerine “Denersem biraz da şans yardımıyla yapabilirim,” cümlesini kullanıyorum.
Ben - biz... “Ben yine ben!” bencilliğini “Biz, yine biz” işbirliğine dönüştürüyorum.
En iyisi bende... “En iyisini ben bilirim, fikrimi değiştirmiyorum,” yerine “Farklı düşünebiliriz, bu konu hakkında farklı olan fikirlerimizi görüşelim,” cümlesini koyuyorum.
Biri iyi - hepsi daha iyi... “Aynı işin 10,000 defa daha iyi yapılması mı iyidir, yoksa 10,000 işin her seferinde biraz daha iyi yapılması mı iyidir?” sorusunu soruyorum.
Karşının algısına itibar... “Ben iyi yapıyorum.” cümlesi yerine “Acaba karşısı ne algıladı?” sorusunun ikame edilmesini tercih ediyorum.
Geçici – kalıcı... “Müşterinin biri gider, diğeri gelir,” yerine “Müşteri ile temas anı gerçeğin taa kendisidir,” düşüncesini yerleştiriyorum.
Bir kısmı – hepsi... “Ya o, ya bu,” yerine “Hem o, hem bu,” cümlesini koyuyorum.
Pas atmak yerine kabullenmek! “Benim kabahatim değil.” yerine “Yanlış yaptım çözüm bulacağım,” diyorum.
Başkasında aramak - kendinde bulmak... “Beni yanlış anladın” yerine “Bir başka yoldan anlatayım,” diyorum.
Yok ama yaratırım... “Bunu yapmak için nasıl zaman bulacağımı söyler misin?” yerine “Bu işi yapacak zamanı bulabilirim,” diyorum.
Kapalı – açık... “Gelişmeye kapalıyım,” yerine “Gelişmeye açığım!“ Birçok kişiden daha kötü durumda değilim,” yerine “Kendimden memnunum ama daha iyi olabilirim!” diyorum.
Geç – bak... “Ayrıntılar sonucu etkilemez!” yerine “Kalite ayrıntılarda gizlidir,” cümlesini yerleştiriyorum.
Değişebilir… “Böyle gelmiş, böyle gider” veya “Bugüne kadar zaten hep böyle yapılıyordu!” yerine “Mutlaka daha iyi bir yolu vardır,” cümlesini koyuyorum.
Demek ki insan öz eleştiriye kendi kendine “Sorunun mu yoksa çözümün mü bir parçasıyım?” diye sorarak başlayabiliyor.