Umudun yanında yalan dolan olmasa

YAYINLAMA: 30 Mayıs 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 30 Mayıs 2019 / 20.00

Şair Nef'i'nin yazdığı Hacı Arif Bey'in bestelediği "Esti Nesim'i nevbahar açıldı güller subh-u dem / Açsın bizim de gönlümüz, saki medet, su cam-ı cem " şarkısını karamsarlığa kapıldığım anlarımda sanatçılarımızdan sık sık dinliyorum.

İnsan, -bana göre- kimi durumlarda, sıkıldığında, başkalarınca anlaşılmadığı anlarda, öfkelendiği zamanlarda bulunduğu ortamdan kurtulmak için sevdiği şarkılara koşmalı...

Ya da -varsa yanında- kitaplardan/dergilerden şiir okumalı...

Son günlerde çoğunlukla şiir okuyarak siyasal ortamın üzerimde yarattığı huzursuzluğu, stresi rahatça atıyorum böylece.

Öteden beri siyasetin yanlış zeminlere çekilip "kötü örnek" olarak yapıldığı yazılır/çizilir.

Ama değişen birşey olmaz.

Her siyasetçi bildiği minval üzerine akort çeker seçmene.

Önümüzdeki günlerde İstanbul BB seçimi için siyaset pazarında daha da hareketlenmeler olacak.

Önceki seçimlerde olduğu gibi...

Siyasal partiler genel bütçeden aldıkları paralarla İstanbullulara, dağa-taşa, ovaya ulaşma, derdini anlatma derdine düşecek.

-Ülkeyi/İstanbul'u ben daha iyi yönetirim, diyecek.

-Daha çok demokrasi daha çok kalkınma...

-Daha çok iş, daha çok aş...

-Okul, yol...

-Adalet, güvenlik...

Diyecek de diyecekler.

Daha önceki seçimlerde de böylesi pembe tablo çizenler için eskilerimizin "Ayine-i iştir kişinin, lafa bakılmaz" sözünü hiç bir Allah'ın kulu seçmen usuna/aklına getirmez.

Getirmediği ve bu ülkede körü körüne particilik yapıldığı için, her seçim sonrası dönemde "ham meyveyi kopardılar dalından..." türküsünü -pişmanlık havalarında- içinden bile olsa söylemeyi kendine yediremez.

Susar... Bekler.

Böyle bir dönemi yaşıyoruz. Toplumsal nabzı tutan şirket yöneticileri seçmenlerin hangi partiye oy verecekleri konusunda eskisi gibi sessiz/ketum durmadıklarını renklerini/partilerini sır gibi saklamadıklarını, açık açık söylediklerini sokak röportajlarında görüyoruz.

Neden?

Çünkü, seçmen öyle bir vadiye çekilip koşullandırıldı ki...

Eskinin "siyasal baskı" korkusunun yerini şimdi bir an önce demokrasi" özlemi/tutkusu aldı.

Doğuda-Batıda, kuzeyde, güneyde demokrasi isteği...

Kolay değil... Gelecek günlerin ne getirip götüreceği konusunda iki ayrı görüşe ayrılan siyasetçiler (gerçek aydınlar demiyorum) ama yazılı, ama görsel medyada seçmene kendi açılarından umut dağıtıyorlar.

Kim haklı? Tabii ki, uzgöru/sağduyu ister...

Ama kulislerde kulaklara habire soğuksu/kuyruklu yalan söylenmese...

Umudun yanında yalan dolan olmasa