Sağına soluna bak!
Robert Frost’un az tanınan ama çok güzel bir şiiri var. Hani bir sonbahar günü ormanda yürürken karşısına iki patika çıkan – yol ayırımına geldiği – şiiri “The Road Not Taken.” [i] İlerlemek için karar vermek durumunda kalır, o az kullanılan patikayı tercih eder. İşte farkı da o değişik tercihi yaratır.
Bu derin ozanın bir de beyinle ilgili bir sözü var – “Beyin muhteşem bir organımız. Sabah kalkar kalmaz çalışmaya başlıyor ve işe gidinceye kadar durmuyor.”
Bu söz çoğunluk için geçerli olsa gerek. Kimisi de zaten peşinen “Beynini işe getirmeye zahmet etme!” diyor.
1981 yılında tıp dalında Nobel Ödülü sahibi Roger Sperry ve arkadaşları beynin iki yarımküreden oluştuğunu ortaya koyar. İnsanın iki zıt yönde çalışan - kutuplaşmış - bir beyin yapısı var - sol beyin ve sağ beyin.
Sol beyin, veri topluyor, bilgiyi analitik, rasyonellik, mantıkla ve sıraya dizerek işliyor, analiz yapmak üzere bilgiyi parçalara ayırıyor. Sağ beyin ise ilişkileri kuruyor, bilgiyi bütünleştiriyor, sentez yapıyor, sezgi yoluyla sonuçlara varıyor, resmi bütünleştirmek üzere bilgiyi bir araya getiriyor. Bazılarımız sağ beynini bazılarımız sol beynini diğer göre daha yoğun kullanıyor.
Peki, aralarında geçiş olmuyor mu? Olmaz olur mu? Beyin yarımküreleri arasında geçiş var.
Sol beyinliler sol beyinliler için yazdığı reçetelere planlı ol, öncelikleri belirle, hedef koy, izle, başarını belirle, kendini ödüllendir veya kutla gibi ilaçlar yazıyorlar. Tabii, sol beyinlilerin yazdığı bu öneriler, sağ beyinlilere ters geliyor. Birkaç husus merakımı çekiyor –
Yazdığı uzuna mektup için “Daha kısa yazacaktım, ama zamanım yoktu,“ diyen Abraham Lincoln sağ beynini mi yoksa sol beynini mi daha çok kullanıyordu?
Arada bir rastladığım yöneticilere iki değişik soru soruyorum – “Acaba sağ (sol) beyinli çalışanlar sol (sağ) beyinli yöneticilerle nasıl geçiniyorlar? Sol (sağ) beyinli insanlar niçin avuç dolusu para verip sağ (sol) beyinlilerden eğitim alırlar?”
Şimdiye kadar doyurucu bir cevap alamadım ama ümitliyim.