Saray

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Saray kelimesini duyunca aklınıza ne gelir bilmiyorum, ancak memleketimizde bulunan bir çok süslü binaya verilen ad diyebilirsiniz. Süslü binalardan biri Dolmabahçe Sarayı, bunların başında olduğu muhakkak. Yüksek duvarların içinde kalan Topkapı binalarının hepsine Saray denmekte, ancak bunun saray olabilmesi, saray tarifine uymadığını düşünmekteyim. Hani Fransa da Paris’te Versailles Şatosu vardır, aslında biz ona Saray demekteyiz .

 

1661 senesinde yapımı başlayan ve barok mimari usulde tasarlanan yapı, sadece dış bakımından değil, iç dekorasyon ve yapıtlar heykeller ve resimleri bakımından türünün ender örneklerindendir. Paris’e 20 kilometre güney batısında yer alan bu binalar 86,000 metrekare bir arazi üzerine kurulmuştur. Versay Şatosu’nun bulunduğu semt 1700’lü senelerde Fransa’nın politika merkezi haline gelmiştir. 

 

Yapıların mimarı  Louis La Vau ve Jules Hardouin, yapıların iç dekorasyon mimarı Charles Le Brun, bahçeler için peysaj mimarı ise Andre Le Notre uzun seneler mükemmel bir eser yaratmak için olağanüstü çalışmışlar.

 

Binaları dolaşırken, zenginliğin ve ihtişamın ne kadar göz doldurduğunu, yapıları gezerken seyredersiniz. Koridorların iç mimarisi, odaların tavan yükseklikleri, insanı büyüleyen bir yapısı vardır.

 

Duvar ve tavandaki resimleri izlerken hayran kalırsınız. Binaların ihtişamı, zenginliğin göstergesi olduğunu hemen algılarsınız. Fransa o tarihte çok zengin bir ülke ki böyle binalar kraliyet ailesi için layık görülüp yapılmış. Tarihte Babil’in Asma Bahçeleri’nin güzelliği itibari ile nasıl dünyada nam salmışsa, Fransa’nın Versay Şatosu veya Sarayı’nın öyle nam salmış olduğuna inanırım. 

 

Ancak böyle kraliyet asaletine sahip bir ailenin yıkanabileceği veya tuvalete gidebileceğini düşünmeyen mimarlar, saraya 1 adet bile ne tuvalet ne de bir banyo tasarlamamışlar. Napolyon’un eşi  İmparatoriçe Eugenie 1869 senesinde Mısır dönüşü Istanbul’a birkaç gün dinlenmek için gelir. Beylerbeyi Sarayı’na yerleşir.  6 ay oradan çıkmak istemez. Banyo yaptığı odanın penceresinden yıkanırken boğazı seyreden bir konumu vardır. Beylerbeyi Sarayı, Versay’ın yanında habbe gibi kalmasına rağmen her katta ihtiyaç fazlası banyo ve tuvalet bulunur. Eugenie De Montijo istemeyerek Istanbul’dan ayrılır. İmparatoriçe Eugenie tarafından Versay Şatosu’na ek tuvalet ve banyoların yaptırıldığı, bu nedenle Fransızlar’ın banyo kültürlerinin Osmanlı’dan geldiği rivayet olunur. 

 

Bizde ise her konağa Saray adı takmaktayız. Bilhassa Beylerbeyi iki katlı boğaza nazır konaktan başka bir şey olmasa gerek. Ancak adına Saray denilmiş ve öyle kalmıştır. Biz millet olarak mütevazı olmak istemeyiz ve her zaman konuları abartmayı severiz. Hani küçük bir evde otursak, adına konak deriz, eğer konakta otuyorsak adına saray deriz. Saray tanımını iyi yapmak gerekir. Mesela St. Petersburg’da Hermitage Sarayı vardır . Sarayın uzunluğu 2 kilometre kadar, NEVA nehrinin kenarındadır. Çar I. Petro tarafından 8 senede inşaa ettirilen ve kısımlarla birbirine bağlı binalardan oluşan bu yapılar topluluğuna saray demek doğrudur. İçinde her ülkeden alınma binlerce sanat eseri ile donatılmış, koridorları, muhteşem salonları ve görkemli odaları bulunmaktadır. Heykeller ve resimler, bu binaların içi ile bütünleşmiş, tarihe meydan okuyan duruşları vardır. İşte tarif edilmesi gereken kültür zenginliğini simgeleyen duruşu ile bu yapılara saray demek doğru olsa gerek. 

 

Ankara’da bizimde bir sarayımız var demek çok isterdim, ancak sarayın, zenginliği simgeleyen bir kavram olduğunu düşünmekteyim. Biz Amerikan başkanının oturduğu  binaya da Beyaz Saray diyoruz, ancak bu binanın adı WHİTE HOUSE, yani ‘BEYAZ EV’ . Nereden çıkarıyoruz Beyaz Sarayı, anlamakta güçlük çekmekteyim. 

 

Bizde 30,000 metrekare arazi üzerine fakir halkın parası ile milyarlar döküp bu sarayı, birilerinin ihtirası ile 1150 odalı inşa ettik. Bütün kullanılan malzemeyi yurt dışından ithal ettik. Hatta Ulaştırma Bakanlığı bir genelge yayınlayarak Saray arazisinin üzerinden yolcu uçaklarının Esenboğa Havalimanına alçalma rotasını bile yasaklayıp kaldırttılar. Bir kaynağa göre bu fakir ülkenin gösterişli sarayının maliyeti 1 milyar 370 milyon Türk lirası, bir başka kaynak ise 4 milyar 586 milyon lira maliyette  olduğunu Mimarlar Odası söylemekte. Hatta üşenmemişler, kalem kalem girdileri gümrük bedellerinden yakalamışlar. Sarayın günlük harcaması 8 milyon lirayı geçmekte.

 

Yine Ankara’da bir başka saray var Çetin Emeç Bulvarı üzerinde, büyük cam bir binanın üzerinde kalın harflerle yazılmış saray diye. Ne olduğunu merak mı ettiniz? Kayıp olan hukukun her yerde arandığı bir ülkede bir binanın üzerine Ankara Adalet Sarayı yazılması ile bu sarayda neyin sergilendiğini merak ederim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına. 

Saray